sonra ne mi oldu???

...sonra
biz büyüdük ve kirlendi dünya.
merhaba!!

ben Ankara'yı seven İstanbul'lu, göbekli kız.
ben Ankara'da hiç sevişmemiş, ama her seferinde Ankara'yla sevişen kız.
ben Ankara'da hiç aşık olmamış, ama her seferinde Ankara'ya aşık olan kız.
ben Ankara'da sarhoş olan kız.
ben Ankara'da düşen kız.
ben Ankara metrolarında mutlu olan kız.
ben Ankara metrolarında kaybolan kız.
ben Ankara kafelerinde gülen, ağlayan, masumlaşan kız.
ben Ankara'da huzur dolan kız.
ben Ankarada limonata karşılığı peçete katlayan kız.
ben Cafe Classic'te 8 saat aralıksız oturup çay içen kız.
ben hep 7.cadde Nilüfer Turizm'den bilet alan kız.
ben hep 7. cadde İş Bankası'ndan para çeken kız.
ben hep gri dense de sadece güneşli günlerle gelen kız.
ben Kurtuluş'ta kulağında mp3le ve parmak arası terlikle gezen kız.
ben Anıtpark'ta içip dertleşen kız.
ben Ankara'nın sevdiği kız.
ben Ankara'yı seven kız.
ben Ankara'da öğrendiği gibi önce sütü kaynatıp üstüne neskafe döken kız.
ben Ankara'ya gittiğinde Bigos'a uğramadan dönmeyen kız.
ben Aylak Madam'da, Shaman'da, Leman'da kendini bulan İstanbul'lu kız.
ben Ankara'da kuzenleri kuzen, anneleri anne edinen kız.
ben herkes İstanbul'a kaçmak isterken Ankara'ya kaçmak isteyen tek kız.
ben Ankara'da hem özlenen, hem sevilen, hem eğlenilen hem öpülen kız.
ben Ankara'ya özlemeye, sevmeye, eğlenmeye, öpmeye gelen kız.
ben Ankara'da tuvalete kolay kolay gidemeyen kız.
ben Ankara'da hep sabahlayan kız.
ben Ankara'da en çok Sincan'ı seven kız.
ben kuş alıp adını Etimesgut koyacak olan kız.
ben gece gece Kolej'de ev bakan kız.
ben Anıtkabir'i 6. caddeden görüp heyecanlanan kız.
ben sabahın 6'sında kapıda kalan kız.
ben Ankara'da herkesten nefret eden ve herkesi temize çeken kız.
ben Ankara'da insanların gözlerinin içine baka baka enselerinden öpen kız.
ben Ankara'da yeni tanıştığı insanları dünyanın en ciddi işini yapıyormuş gibi dinleyen kız.
ben Ankara'da gayleri pandikleyen kız.
ben Ankara'da tavla oynayıp 6-4 yenilen kız.
ben Ankara'da doğum gününü kutlayan ve yıllık izin kullanan kız.
ben Ankara'da adam kaldıran kız.
ben Ankara'da adamdan kaçan kız.
ben Ankara'da zengin olma planları yapan kız.
ben Ankara'da dişini kıran, parmağını yaran kız.
ben Ankara'da mantara takılan kız.
ben Ankara'da kedi bakan kız.
ben Ankara'da oturduğu yerde kusan kız.
ben Ankara'da oje çalan, cüzdan çalan, bardak çalan... ben Ankara'daki hırsız kız.
ben Ankara'ya sığınmaya gelen kız.
ben Ankara'da her gününün fon müziği Perfect Day olan kız.
ben Ankara'da saçını sadece Ramazan'a kestiren kız.
ben Ankara'da akrostiş yapan kız.
ben Ankara'da ğğğ ğğğ diye gezen kız.
ben Ankara'da "Anadolu'dan gelen" kız.
ben Ankara'da şiirler şarkılar dinleyen/okuyan/sindiren kız.
ben Ankara'da halay çeken kız.
ben Ankara'da gay ojelerle gezen kız.
ben Ankara'da tavanda ay, perdede galata kulesi manzarası gören kız.
ben Ankara'da öpüşen bulutlar, kalp şeklinde biberler gören kız.
ben Ankara'da yemediği akşam yemeğinin salatasında gözü kalan kız.

yani ben Mina Martini. 
sizi sevmem size ayıp olur mu?

bence ışın karaca her türlü gider. alayına gider.

şimdi bakıyorum hayata 90'lı adamın aşkından ne olur amına koyim diyorum. sonra durup düşünüyorum...
ulan diyorum "sen" diyorum kendime. kendime çok samimi davranıyorum ve "sen" diye hitap ediyorum. diyorum ki "sen ulan sen, bundan tam 11 yıl önce annenden aldığın haftalık 10milyon lira ile o sevdiceğinle kaçmayı kaç kez hayal ettin?". duruyorum sonra. kendi kendimi alenen göt etmiş bulunuyorum. 2000 senesinde 15 yaşımla, isimsiz mektuplarımla, nev'in "19'unda koca bir kadın" dizeli şarkısını dinleyip hüzün yaptığım halimle yüzleşiyorum.
aşk diyorum ne güzel şey.
şimdi kalkıp giyiniyorum. 26 yaşım da benimle geliyor. cihangir'e gidip pazar günü gündüz gezmesi yapacağımı biliyorum. 93'lü kuzenime diyorum, "bu tarafa geçersen haber ver", diyor ki "ben italya'dayım bebeğim, zaten orda olsam da cihangirde ne işim var nişantaşı'na gelirsen sen haber ver" gülümseyip susuyorum. 
oje rengi seçiyorum kendime ve bugün kendimi %89 gay hissediyorum. nasılı yok, %11 de ev hanımıyım. 
şimdi siz benim ne demek istediğimi anlamadınız.
belki diyorum, belki de yüksek lisans yaparım. konudan uzaklaşıyor gibi görünsem de aslında sevgilim, senin içine içine eriyorum.


daha sevişilecek çok yatak var hayatta, bunu biliyorum.


sonra çay içip heteroseksüel toplum kisvesine yenik düşmüş tüm ahmet yıldızları düşünüyorum. gece olunca bir yıldız da içine, ta kendi içine kayacak biliyorum.
şimdiyse tek düşündüğüm lastfm scrobber'ımın neden çalışmadığı.


abim az önce dedi, van'da halka polis dalmış, biber gazı sıkmış. "e" dedim, "normal. türkiyede polis de bir doğal afet." güldü gitti. ama ben çok cooldum. bu lafı söylediğim ve coolluğumu koruduğum için kendime siz diye hitap etmeye başlayacağım...
sevgiler...
Siz.

kök

üç kere üç dokuz eder, bilirsin
birin karesi birdir, karekökü de
bilirsin.


mutlu aşk yoktur, bilirsin
ama baharda ya da dışarda
sonsuz göğün altında aşkın aşkla çarpımı 
nedendir bilinmez
garip bir biçimde hep sonsuzdur...


karekökü de yoktur!* 

aslında Kızılay Kızılay dedikleri, bizim Bakırköy'den farksız...



yokuştan inerken sadece yeşillik ve daha önce hiç görmediğim bir çok insan yığılırcasına geliyordu üzerime. o yığınlıkta kimseyi daha önce bir yerlerde görmüş olamazdım. şehrin göbeği her nedense yemyeşildi. sonra mısırcı, mısırcıyı da tanımıyordum. gökyüzü karardıkça dudaklarımı kurutan hava daha da sarıyordu sıkı giyinmiş vücudumu. alt geçitler, binilen yanlış metrolar, tuvalletten çıktığında gülümseyen insanlar... bazen her şey çoktur.
gitmek için kalıyordum belki ve belki de kalmak için gidiyordum.
aynı gece gülümseyişim yüzümde asılı da kalabilirdi, kalmadı. istanbul'un neresinden dönsem kârdı. yüklerimi otobüs terminalinde bırakmıştım, 5 gün sonra almak üzere. yüklerim bendi, benimdi. ama derler ya hani, "kalsam da bir yer için, aslında hep gidiyordum". uzun uzun düşünmedim yaptıklarımı, yapacaklarımı. "senden bana yar olmaz" dedim huzur bulduğum bir odanın Janis Joplin penceresinden bakarken. senden bana yar olmaz be şehir. bu sefer herkesi ve her şeyi uzun uzun düşünmekle vakit harcamadım. bilirsiniz sinir olduğum anlar da oldu, kahkahalarımla yan masaları rahatsız ettiğim de.

nerden gelmiştim lan buraya, ne çok şeyi buluyordum bir anda... kısa kesilmiş dedikodular, en sevdiklerine kızmalar, en kızdığını sevmeler... hepsinin içinde buluyordum kendimi... durdum bir ara kalabalığın içinde herkesin yüzüne baktım. bir kahkaha patlatacak oldum, durdum. herkese bakarken aslında bambaşka bir okulun öğrencisiymiş gibi hissediyordum kendimi. ellerime baktım sonra. sabah da ellerime bakmıştım duş aldıktan sonra. tam anlatamıyorum şu an.

canınızı sıkmış olabilirim. siz çünkü, benim canımı arada bir de olsa sıktınız. ama olsundu. 
Teşekkürler Ankara ve ahalisi...
evet, ben onu seviyorum ama onun bana susmayı, yani konuşmamayı öğretmesinden korkuyorum.
Kimi zaman kendinden nefret etmeyi öğrenmek istiyor...
neden kendine böyle bir fırsat veriyor anlamıyorum.