parmakarası terlik

bir kadın kahkahası,
bir kız bebeğin yeni çıkmış iki dişi,
bir vapur sesi,
azıcık deniz kokusu,
biri demli iki çay,
elde kalmış bir bilet...

şehirlerarası yaşanmışlıklar...

çok yoğun, çok duru bir şey.
nasıl desem... kaç plaka kodu eder toplamı,
kaç kardeş, kaç aşk eder?

kaç şarkı, kaç kıskançlığı öldürür?
kaça bölmek gerek güvenmeyi?
mutluluk, aşkla neyin çarpımıdır ya da dostluk kaç çarpı 1'dir.

masumiyet müzelerde mi kaldı sahiden ve kızgınlıklar haber bültenlerinde ve siyasi partilerde mi?
kaç dostluk affeder aşkı?
kaç aşk küstürür huzuru?

yapamıyorum...
neyi neye eklesem 0
neyi neyden çıkartsam aşk.

duru bir denize bakıyorum...
martılar falan...

fonda, dalga sesi...
fonda, istanbul.
ah istanbul.
kalbim istanbul.
çocuğum ankara.
yüreğim bursa.

tutuklu kaldım bir saatin içinde...
sayılarım var benim, bir de akrep ile yelkovan...
mecburiyetten değil. kalpten.
zaman...

akan zaman değil mesafelerdir..
iki yabancı yanyana,
iki dost uzak ara...

aynı yağmurda ıslanacağız hepimiz.
kimse daha uslu değil.
ve kimse daha aptal.

aşk aptallaştırır insanı. aptallık güzelleştirir.
aşkın bana anlattığı, içiçelik.
biraz çiçeklik.

yine mi güzeliz yine mi çiçeklik...
kareli masa örtüsü, biraz biber dolması...
sahiden soruyorum;

yine mi güzeliz yine mi çiçek?
hep mi güzeliz hep mi çiçek?

huhuhuhuuu...

"bazen sarışın küçük çocuklar, bazen ağaçlık yeşillik yerler, bazen masmavi gökyüzü, bazen gökkuşağı görüyorum" dedim.
gülümsedi.
deniz çok güzeldi ve hava durgundu.
sigaramız bitince kalktık. 
4lira hesap ödedik...
gördüklerimiz için fazlasıyla küçük bir bedeldi.