istanbul hatırası...


istanbul hatırası hakikaten nedir? eğer istanbul'a ilk kez bir turist olarak geldiyseniz belki bir biblo, sultanahmet meydanını gösteren bir buzdolabı magneti, bir kahveci tepsisi, sedef kakmalı bir hançer.. ama ya istanbul'da doğup büyüdüyseniz ve oradan ayrılmak zorundaysanız.. kendi iradeniz ve tercihinizle memleketi terketme yoluna gidiyor ama kalbinizi istanbul'un bereketli topraklarına gömüp gidiyorsanız. o halde istanbul'dan ne hatıra alırsınız? bir torbaya denizin kokusunu koyabilir misiniz? erguvanların renklerini yanınıza alabilir misiniz? sabah evden çıkıp şehirde kaybolmanın verdiği zevki, sizin ve ailenizin hatta sülalenizin tarihinin gömülü olduğu yerlerde dolaşmanın, her sokakta yeni bir tarihi eser bulmanın verdiği keyfi çantanıza koyup götürebilir misiniz?

aslında herkesin istanbul'u birbirinden farklıdır. birine göre trakya tarafına doğru uzandıkça ayçiçeğive soğan tarlalarıdır, birine göre lezzetli ve soğuk kaynak suları, koca koca fıstık çamları, sarıçamlar, kızılçamlardır. birine göre sarıyer sahilinde sabahlamak, birine göre bebek'te sabah, üsküdar'da akşamdır. kız kulesidir, haydarpaşadır.. kirazlıtepe ve aksaray'ın, bakırköy'ün, nişantaşı'nın, harbiye'nin elli sene önceki halidir. ne hatıra alınabilir geçen günlerden? hayatı tanıdığınız ilk yıllarda kendinizi sorgusuz sualsiz yaşamın kollarına atmanıza, herşeye bir çocuk gözüyle, meraklı ve inceleyen gözlerle bakmanıza neden olan o his, hidiv kasrının ya da yıldız parkındaki bazı köşklerin duvarlarına yapışmış kalmıştır; sökemezsiniz. bazı gözyaşlarınız, yüzyıllardır orada duran bazı taşların üzerindeki yosunlara karışmıştır.. ne alabilirsiniz bunları hatırlatması için? bunun hatırası ne olabilir? 

hatıra özlem gidermek için alınıyorsa eğer, bu istanbul için işe yaramaz. öyle birşey olmalı ki istanbul hatırası, balıkçıları, altgeçitleri, akşamın telaşını, güvercinleri, avluları, kahveleri, çarşıları bazı kokuları ve bazı duyguları özlediğinizde size yardım etsin. bu mümkün mü?.. bazı yağmurları, bazı güneşleri anımsatmalı, bu mümkün mü?. istanbul'u göğüyle, deniziyle, dereleriyle, sabahları, akşamları ve geceleriyle hatırlatmak için mavinin öyle bir tonu olmalı ki hepsini toplamalı içinde...

istanbul'u düşünmek için hatıraya ne gerek var..istanbul hatırası güzel birşey değildir. 

baktıkça istanbul'da olmadığınızı hatırlatacak acı birşeydir.*

*alıntıdır.

haziran...

şaka maka derken -ki şaka maka demedik- haziran geldi. istanbul gittikçe ısınıyor, ankara havanın ısınma oranıyla beraber daha da hayal oluyor. istanbullarda geziliyor, arkadaşlar geliyor, yazlıkta ağırlanıyor, rakılar içiliyor, kavunlar yeniyor, aman yarabbi...


herkes özleniyor, "gel lan" diye mesajlar atılıyor... 
yıllık izne gün sayılıyor, sevgiliye bırbır yapılıyor. iş yerinde yorulunuyor, yollarda terleniyor, çılgınca fringe izleniyor, ara ara kendimiz ajan dunham sanılıyor, peter ile öpüşülüyor ve ardında rüyadan uyanılıyor.


ama her şey güzel gidiyor...


akşama da havuza gidiliyor, açılış yapılıyor. göbek açılışı...