Meneviş

Camdan dışarı bakarak gömleğini ilikliyordu, arkasını döndü. Yatağa uzanmış uyuyan kadına baktı. İliklenecek düğme kalmamıştı ama iliklerine kadar huzur dolmuştu.

Kadın yavaşça gözlerini araladı, izlendiğini hissetmişti ve bunun verdiği haklı gururla dudaklarını aralayıp meneviş gözleriyle gülümsedi. "Hadi beni uyut öyle git", dedi.

Gömleğini düzeltti, gülümsedi; yatağa doğru dört yavaş adım atarak kadının üzerine eğildi. Aralıklı üç kısa öpücükte kavuştu dudakları.

"Kendine dikkat et" dedi kadın, gözlerini kapadı ve beş dakika önceki uykusuna kaldığı yerden devam etti. Yataktan doğruldu, gülümsedi. Sevmeye kaldığı yerden devam etti.

Hisar manzarası hiç olmadığı kadar huzurlu ve güzel, diye düşünerek şehrin kalabalığına karıştı.

Plaza orospuları, gözlerinde dolar işareti görülen yavşak patronlar, malvarlığı gibi telefonlar ve cüzdanlar, gereksiz hükümet problemler artık hayatta sadece birer bibloydu.

Raflar kitaplarla, kolonlar aşk şarkılarıyla doluydu. Çekilmez bir dünyayı, çekilmez altı küsür insanı çekilebilir kılan şeyin tek bir kadın olması onu da gülümsetti. Yolda giderken aynaya baktı, bir yanı asya bir yanı avrupayken, meneviş gözlü kadının kokusu üstüne sinmişken hayat her şeye rağmen kötü olamaz, diye düşündü.

Kulaklığındaki müzik de inanmak için degil ama arkadaş olmak için yarattığı Tanrı tarafından ayarlanmış tatlı bir sürpriz olabilirdi ancak...
Ceylan Ertem - Ütopyalar Güzeldir

Postcards from italy

Bir tek şarkıyla 10 yıl öncesinin kokusunu duymak...

Şükrü Abim...

Kadın parmaklarını birbirine doladı çözdü, doladı çözdü... Sevişmenin hemen ardından, insanın bütün damarlarını dolduran o bulantıya benzer pişmanlığa ne demeli peki, dedi.
Bıçak gibi gülümsedi başucundaki adam. Bedenin doğası ile toplumun ahlakı arasında soluk almanın ete kemiğe bürünmüş zorunluluğuydu. İçine günah karışmamış bir sevinç gösterebilir misin, dedi.

Şükrü Erbaş

Rüya idi

Korkmaktan korkma, ödün bile kopsun!
Sonra kapa gözünü bas karanlığa, belki biri taş döşemiştir; kimbilir?

Evren çok hızlı ilerliyordu ve tam canım bitti derken, tam başaramadım, işi alamadım derken seni yerden sektiriyordu. Dibi görmeden yükselmek yoktu ve biz dibi görmeyi ölmek sanmaya devam ettik. Yerden sektiğinde kolun acıyordu, burnun kanıyordu, yine acıyacaktı; yine kanayacaktı.

Acıyacağını bilmek acıyı azaltmıyor olabilirdi ama seni izleyenleri fark etmeni sağlıyordu.

Sonra uyandım, ellerinin içini öptüm.
Ne güzel gün...