gelmiş bulundum

bahaneydi bu rüzgar, güneş bal ve kehribar
bahaneydi buzdan kanat erimezse kırılacak...

canım dostum sırdaşım, aynaya baktım yüzünü unuttukça...
gelmiş bulundum kalmış bulundum
bu dağ burada durdukça...*

*yıldırım türker

ah Cemal...

Ölüm

Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gölgesine sarılıyorum...

Cemal Süreya

herhangi bir baba

birini düşünün, yıllardır tanıdığınız.
bazen çok yakın, bazen acemi, bazen bir olduğunuz. kimi zaman -geçmiş zaman- arkanızdan konuşmuş, kızmış, kıskanmış sizi...
sonra gel zaman git zaman dostunuz olmuş, canınızın içi olmuş, iyi gününüzde sizinle gülmüş, kötü gününüzde sizinle ağlamış... hatta sizin iyi diye saydığınız günlerde şımarıkça kahkahalar atarken, gerçeği tokat gibi yüzünüze yapıştırmış...
bir insanın hatalarını yüzüne vurabilendir dost. "neden yaptın bu" diyebilendir. sizin sorgulayamadığınız, sorgulamamaktan geldiğiniz ve belki de götünüzü kurtarmak için sorgulamadığınız şeyleri gözünüzün içine baka baka sorgulayan, sorgulatandır dost. dizinize yattığında konuşmadan anlaştığınızdır.

aşk hayatınıza olduğu kadar, iş, okul, kariyer, aile problemlerinizi ve hayallerinizi de dinleyendir dost. kavga ettiğiniz, kavga etmekten çekinmediğinizdir. kavga ettikten sonra utanmadan sıkılmadan özür dileyen; en azından kendince bir açıklama yapan ya da özrünüzü kabul edendir.

işte tam böyle biri. 
kendini bilen, haddini bilen, başkasına saygı gösterirken kendinden ödün vermeyen, kendini masaya "buyum lan ben" diyerek koyabilecek kadar kendinden emin, kişiliği oturmuş, hatalarından bahsederken yüzü kızaran, hataları yüzüne vurulduğunda dikkatle dinleyen, inadına gelişen, inadına ders alan birini düşünün.
alçak gönüllü, merhametli, dik kafalı ama adil...
bir de çok güzel gülüyor allahsız :)

sonra ona aşık olduğunuzu düşünün. onun da size. aynı anda. evet saniyesi saniyesine aynı anda. gündüz, güneşinde, ayık kafayla... cemal süreya'yı düşünün ve başkentin sokaklarını da...
o sokaklarda, başkentin karında elele "dostça" yürürken, bugün "ankara'ya gitsek de elele yürüsek" diye aşıkça beklemek...
kaderin cilvesi midir, sillesi midir bilinmez...
ona ilk "sevgilim" dediğiniz anı hatırladığınızla yüzleşin...

neyse...
işte böyle biri var benim hayatımda. böyle bir aşk var. böyle sıkı, böyle güçlü bir ağaç gövdesi...
ama onu övmek için değil tüm bu yazdıklarım...

ama yine de çok güzel gülüyor allahsız :)

hiç tanımadığım halde, hiç görmediğim halde, sesini bile duymadığım halde tanıdığım bir adam var. bir baba var...
işte ben o babanın ellerinden öperim, boynuna sarılırım... bu kadar güzel bir insanı yetiştirmiş, fikrine fikir, kişiliğine maya kattığı için ben o adama saygı duyarım.
ve sen sevgilimin babası, sen ne güzel bir adamsın. ne güzel bir adamsın ki, seni böyle seven, dediklerini kural bilen ve o kurallarıyla harika bir insan olan sevgilimi yetiştirmiş, benim olmasına -bilmeden de olsa- fırsat vermişsin...
teşekkürler.