"Her öptüğün yeni kişide, içinde hissettiğin o salağa biraz daha yabancılaşıyorsun. Kural böyle."
dedi bi' arkadaş...
Şimdi mutsuzum ama huzurluyum ya da huzursuzum ama mutluyum.
Tam da emin değilim. Emin de olamayacağım.
Gece gösterecek her şeyi.
Gece, sen ve ben...
belki O'nu da çok acıtmışlardır da,belki o da acıtmak istiyordur.
belki O'nu da çok acıtmışlardır da,belki o da acıtmak istemiyordur.
belki O'nu da çok acıtmışlardır da,o acıtmak istemeyerek acıtıyordur.
belki O çok acıyordur, acırken acıtıyordur.
belki O çok acıyordur, acırken acıtmak istiyordur.
belki O çok acıyordur, acırken acıtmak istemiyordur.
belki O lanetin tekidir, şu an ben umrunda değilimdir. Ne acısı vardır ne acıtası, Allah ne verdiyse yaşayıp gidiyordur.
Ki kuvvetle muhtemel böyle.
Böyle yani napalım. Değiştirilecek bir şey yok.


ps:ağzımda 2 yara çıktı. Demedim mi? Demedim miiii?

Ağzı Bozuk Aşk Mektubu

İçim küfürlerle dolu. Ana-bacı düz giderim kimse "dur" diyemez, "dur" diyene de düz giderim. Kimse bişey diyemez. "Dünyanın ta amına koyayım" diyerek kısa kesmek istemiyorum. Hakeden herkese tek tek bağıra bağıra hakettiği küfürü etmek istiyorum.
Kesin ağzımın içinde yaralar çıkıacak stresten. Çünkü, bi kitapta okumuştum; ağız içi yaraları içimizde tuttuğumuz kötü sözcükler dolayı olurmuş. Ağzımıza kadar gelip ağızımızdan çıkamadığı için orda oturur bizi sinir edermiş. Sinirler de yara olarak dışavurum gösterirmiş.
Çok süper günlerim de geçmiyor değil. Nankörlük etmek istemem. Ama "Temmuz ayını sikeyim ulan. Ağustoslar kovalasın seni" demek istiyorum mesela. Ama temmuzda ben doğdum, o yönden seviyorum da biraz biraz. Ağustos gelince ona da küfür edecekmişim gibi geliyor. O da sinirimi bozacak bir takım günlere sahip çünkü. Sonra Facebook'a da küfürlerim var. "Orospunun evladı" demek istiyorum mesela. "Senin aracı olduğun arkadaşlıkların amına koyim lan" demek istiyorum. Sen kimsin ki aracılığın ne olsun şerefsiz pezevenk" diye yüzüne tüküresim geliyor.

Buraya yazıyorum gibi görünüyor ama hala kimseye bişey söyleyemiyorum.

"Ulan hayat senin ta amına koyayım lan" demek istiyorum. "benim dokunmaya kıyamadığım, elimi süremediğim, gözüne bakamadığım insanları amına koydumunun hobbitleri, elin puştları sikiyor, sen de onların ağzını kır be hayat. Kır da bi boka yara" demek istiyorum. Bak bunu diyorum da her sabah.Evet. Şimdi rahatladım biraz sanırım.
Ama hayat beni götüne takmıyor biliyorum. "Yaşa, sürün, gör" diyor. "peki " diyorum.

Sevgili hayat sana ayrıca teşekkür de ediyorum. İyi ki varsın amına koyim. Yine de güzel şeyler de var, güzel yaşanmışlıklar da var. Hatta yaşanacak güzel şeyler...
İbnesin mibnesin ama hakkını veriyorsun. Ulan hakkaten hayvansın aslında, puştsun. Seni de skeyim, kahrolasıca kahpe.

aaaaaaaaaaaaaaaaaaayh. Beynimi siktim kendi kendime sabah sabah. Boşaldı biraz içim.
hıh!



Aslında bir konu var.
"HETER YA!!" diyorum. Olabilecek tüm çift kombinasyonları önüme geliyor. Olmasını istediğim hariç.
Hepsine yol verdim. Terkettim, terkedildim,reddettim, reddedildim ve hepsi bitti gitti. Bazıları benim bile değilken terkedildim mesela, o kısmı trajikomik. Son 2 haftanın geneline baktığımda yaptığım en aptalca şey geçen cumartesi akşamı yanıma diş fırçamı almak oldu sanırım. Sanmıyorum hatta öyle. Çimen'e de anlattım. Halime güldü, "ben de yaşadım hep bunları" dedi. "Geçecek" dedi. İnanmadım. "Geçmeyecek" dedim. Geçmeyeceğinden emindim. Sonra sabah birden geçti. Sinirlendim bi an. Konuşulan her şeyden cımbızla bir kelime seçip üzerinden aşk acısı çekiyordum. Minik'in de dediği gibi "acı çekmek için düşünüyordum". Daha yazacaklarım var, ama işim de var. Şimdilik bir nokta koyuyorum bu yazıya. (26 temmuz - 13:11)

p.s.: Yasemin Minik'in kuzeniymiş. Çimen'le başımızdan aşağı sular döküldü, hahaha
Çimen çocuğunu tükürecekmiş.
Minik Çimen'in kedilerine morfin verip mandallayacakmış.
Duk beni 3 kez kendi kendime konuşurken yakaladı.
Şu fotoğraftaki kollara bayıldım.
bütün Tünel kepenkleri ve duvarları bu kollarla dolu, hihi :)
Unknown kızlar ve erkeklerle gayet dans edilebilir.
Bana format atılıyormuş, bak yaa. Lafa bak.
Müge'ye yazmayacakmışım, emir büyük yerden, ümitlerim kırılırmış. Mal!
Zaten kulaç atmamıştım, serinlemek için bi dalıp çıkmıştım. Bir kez daha terlersem bir başka yerde yeniden dalıp çıkabilirim.
Duk, Çimen ve Minik iyi ki varmış.
Doğum günüm için buluştuk ama kutlamayı unuttuk sanırım.
Kutlamayı unutmamızın sebebi Çimen'le Minik'in adiğğğce cilveleşmesi olabilir :)
Bilinmez bir şekilde morluklar var kollarımda ve bacaklarımda. Bodozlama bi gece yaşadım sanırım.
İstanbul beni hapsetmiş.
Eğilip bükülmeyeceğim ve özür dilemeyeceğim artık.
Normale döndüm ama hala davulcuları sevmiyorum, sevmeyeceğim.
Orospusun Isabel.
Dirty Diana :P
AŞK BU GECE ŞEHRİ TERKETTİ.
artık olmayan biri, rüyalarında bile görmüyormuş yüzümü...
baktığı her yerde görmüyormuşçasına, hissetmiyormuşçasına...

Sevgili Latika...

...tüm sakinliğimle senden bir ses bekleyeceğim. Bunu da bil.

Bugün benim doğum günüm. Evet!!!!
Yine de umudum var, bekliyorum... En olmayacak kişiden bir çıt.
Sabah zaten güzel başladı. Yok hiç kimseyle uyanmadım. Kimsenin uyumasını izlemedim bu sefer. Uyandım, gidip annemi öptüm. Bir şeylerimi rüyamda bırakmıştım sanırım. Sonra işe geldim ve şununla karşılaştım;
"belki de kaybetmemişsindir. bir yere saklayıp, sakladığını unutmadıkça hiçbir şey kaybolmuyor."
E evet doğruydu ve Amerika'yı tekrar keşfettim. Nedendi bu kadar çile? Dönecek yerim zaten yok, köprüler yanmış yıkılmış. Gidecek yerim çoktan almış başını gitmiş. Kendimi unutmadan bir adım atmam lazım. Zaten herkesi anladım, temize çektim. Kızgınlık yok içimde.
Sanırım sıra kendimde.
Bu minik hanımlar da otobüs beklerken çıktılar karşıma. Zıpır zıpır koşuşturup gülümsettiler beni. Bir alkış da onlara :))


P.S.: Teşekkürler Kevaşe ;)


Acı çekmeyi seviyor olabilirim. Şu an farkına vardım bu yönümün. Evet.
Anne ben manyak oldum!

Kendime "dur" diyecek değilim!

.
.

Bir adam bul kendine sana aynalar tutmasın
O kadar güzel yüzün içine bakmasın, seni korkutmasın.


Hep aptaldım, hep aptal kalacağım. Aşka inandığım için değil ya da sevgiye, güvene...
Aptalım çünkü kendime inanıyorum, başkalarını nasıl kandırıyorsam kendimi deöyle kandırıyorum halbuki.Kendime yalan söyleyecek değilim. Hep yanlış seçimler, yanlış tercihler. Pişmanlık değil hiçbiri. Pişman olmayalı çok oldu. Ama hırs, kızgınlık, kırgınlık sonsuz. Nefes almak kolay da veremiyorum.
Düşünüp dişlerimi sıkıyorum, boğazıma kadar tıkanıyorum. "Aman" diyorum, "geçecek. Hep geçmedi mi?" Yumuşuyorum.
Ama sormadan da edemiyorum, "ben dokunmaya kıyamazken, kızmaya kıyamazken nasıl da başkalarının oyuncağı olabiliyor?"

Aşk ya da sevgi değil bu biliyorum. Anlamıyorum, kimi kimden koruyorum? "Hayat havuzuna atlıçaam beeeğn" diye haykıran ben değilmişim gibi, atlamak isteyenlere "aman acıyacak" demek benim neyime? Elimde değil sanırım, kendime "söyleme" diyecek değilim.

Mutluluk güzel bi'şey değil aslında, zor olduğu için,az olduğu için öyle hissediyoruz o kadar. Karışmış bir ip yumağını çözmeye çalışıyorum yaşayarak. Çözdüğümü sandığım her bir an daha da içine karışıyorum. Kendime "karışma" diyecek değilim.

...ve bilmek, en kötüsü bilmek. Duymak, görmek. Biliyorum ne olursa olsa geri dönüş yok. Hayata dair hiçbir şeyde geri dönüş yok. Geri dönüşüm dedikleri şey de bile dönüş yok hiç...
Ama artık çok geç, acıdı bir kere. Yaralar kapanır hep. Ama izi kalır ve hatırlatır nerde düştüğünü her seferinde.

Kendimi durduracak değilim, seksi klipler tadında gelen adamlar kadınlar, giden adamlar kadınlar... Belki de insan sandığımız şeylere besleyebileceğimiz duyguları da güzel kutulara atıp,kaldırıp; kıyamamak değil de "kendi işine bakmak" şeklinde yaşamak gerekir. Bunu yapanlar mutlu mudur acaba? Eksik değiller midir dokunuşlarında? Sevişlerinde, sevişmelerinde?

Bilmiyorum ki. Soruyorum kendime sevdiğin,aşık olduğun ya da olabileceğini düşündüğün insanın yanında uyanmasından daha iyi bir sabah olabilir mi? Yanında tanımadığın bir insanla uyanmak daha mı rahatlatıcı olurdu? Sanmıyorum. Sanmıyorum ve öğrenmek için bunu deneyecek değilim. Eksik olacak değilim.

Uzun bir pazar kahvaltısı
. Tek hasretim bu şimdilik. Kalbimi kapadım, önüne dolaplar çektim. Kimsenin açmasını bekleyecek değilim. Daha önce açıldığı gibi yine açılır, yine açılır, yine açılır. Aşka küsecek değilim. Duyguya, dokunmaya sırt çevirecek değilim.

Ağlayacak olsam ağlardım, kendimi tutacak değilim. Sadece yazmak istedim yazdım.
Kendime "dur" diyecek değilim...

la Finestra di Fronte


Ben hep kaybedenleri seviyorum, neden şimdi beni kimse sevmiyor?
...Sonra şarkılar boğsun beni.
Nefes aldırmasın tamam mı?
Hı hı evet tamam.
"Şimdi o kanatlarını rüzgara açmış, "dur" diyemezler.
Başka sularda başka rüzgarlar arıyor.
Başka yollara yürüyor.
Başka, başka, başka..."
Yine de bir şey var içimde. "Polyanna" desinler isterlerse. Savaşıp yaralar alıyorum, acıtırken güçlendiriryor gerçekten. "Düşersen acır" diyenlere arkamı döndüğüm için kızdılar hep. Düşüp acımak istediğimi anlatamadım. Ben kötü oldum arkamı döndüğüm için.
Acıyorum şu anda çok. Huzura çok uzağım. Ama iyi bir şeyler var. Bir şekilde dolu dolu geçiyor hayat. Hata yok, yara var. Kapanır, dert değil.



fonda: 110 - gölge

Uçurtma Bayramları


Şimdi sadece yorgunum, uyuyacağım.
Bir de uçurtmalar.
Uçurtma uçurmak istiyorum o kadar. Yapamadıklarımı onun yapmasını, rüzgarda özgürce sürüklenmesini izlemek istiyorum. İmrenmek istiyorum. Sonra o özgür olduğunu düşünürken, adice ipleri gösterip aslında iplerin benim elimde olduğunu göstermek istiyorum.
Sen de özgür değilsin uçurtma, ben de değilim.
Üzgünüm uçurtma.
Çok üzgünüm.


birrüyabirümideyaslanıpyaralandımtutunduksevgileredüşekalkahepyolaldıkyenilmegelyenilmegeluçurtmabayramlarıvarhaydisevindegelölümsüzözgürçocukluğunakoşgelhaydikoşhaydigelbiravuçsevinçalannendenbanadabirazveröylesineöylesineyalnızızkişukoskocamanşehirvebizbakneolurbarisengelbelkidealdatıldıkbelkidünyahiçdönmüyorimkansızyanıldılarölümyokölünmüyorimkansızahimkansızgeluçurtmabayramlarıvarhaydisevindegelölümsüzözgürçocukluğunayenidenyolver...

Aslında hep düşeriz. En baştan düşerek başlarız hayata. Arada tutunacak dallar buluruz ve biraz orda kalırız. Mesela bazıların epeyce tutunup huzur bulurken bazılar ellerimizin arasından kayar gider. Tam da "tuttum bu sefer" derken.
Kederimden ölsem de bir şey gelmez elimden.


P.S.:Ayrıca ben gerçekten adam olmam bunu anladım bu hafta. Hayata dair söylenebilecek bir sürü afilli lafım var ama kendimesöyleyecek bir şey bulamıyorum. Daha 1 hafta olmadı "İtirafçı olmak" şarkısının sözlerini yazıp kendime kızıyorum, ama hala akıllanmıyorum.
İyi ya da kötü bir şey olduğunda içim içime sığmıyor, ne yapayım.

Hayatta ufak heyecanlar, anlamsız umutlar ve bir türlü ateşe dönüşmeyen
kıvılcımlar var sadece.
Geri kalanı heeep hüzün, heeep gözyaşı...

Büklüm büklüm büküldüm bük..

Kalbimi soğuk ve büyük bir bıçakla kesselerdi hissedeceğim şey buydu. Telefonum çalınca dedim içimden "mesaj atan sen olma. Nolur sen olma. Çünkü sensen acıtacaksın"
...ve acıttın.
çokça!

eğildim büküldüm,boğazımda düğümler.
Yine de gülümsedim.

Hayatımın bundan sonraki kısmına da fon müziği buldum;


dörtgünlükbirşeyiştegüzeldiyaşandıvebittidiyedüşündükoysabirduygusalyükvurdukyüreklerimizekırılıpdöküldük

% 0 umut,Metin RengiMetin Rengi
% 100 aşkla bekliyorum.Metin Rengi

bu bekleyiş sırasında zaman zaman kendime bakıp gülüyorum, zaman zaman acıyorum. Uçlarda yaşıyorum, uçurumlarda dolaşıyorum.

Tam anlamıyla söylemek gerekirse,tekrar ediyorum; KORKUYORUM!
Kaybedecek bir şeyim olduğu için.
Nasıl oldu da bu kadar sarıldım sana bilemiyorum, kendime kızamıyorum.
Çok mu saçma? Evet çok saçma ama özledim.

Çokça!

Ben tüm bunları yazarken bir mesaj: "Olmayacak!"
Peki.
"yanarken yaktığını bilirsin" diyor bir şarkı, o yüzden bekliyorum işte. O yüzden anlıyorum seni.

Tanrılar Öldü...

"Naber napıyorsun" diyorlar,
"onu seviyorum, sen napıyorsun?" diyorum.
"iyi noolsun, çalışıyorum" diyorlar.
Ne kadar boş yaşıyorlar.

Aşık olmanın verdiği haklı gururla, aşık olmamış (Bülent Ortaçgil'in dediği gibi "hiç sevişmemiş insancıklar gibi") insancıklara üzülüyorum. Üzülmüyorum, şakaydı. Acıyorum. Yok acımıyorum da, tüm olup biten kendimi özel hissetmem. He beklemenin kahrını çekmiyor muyum? Evet çekiyorum, her bir an kahroluyorum da ama gülümsüyorum. Yanımda uyandığın o sabahı düşünerek daha da gülümseyeceğimi biliyorum. Sadece "zaman" diyorum bir de bilmek istiyorum. Ama sormuyorum. İlgisiz görünerek seni rahat bırakmak istiyorum. Yoksa kalbim adınla atıyor,bilemezsin. Gözümü kapadığım her an nefesin geliyor kulağıma,akıyorum adeta,uçuyorum belki de.
Yağmurun sesiyle uyandığım sabah!
İşte o sabah hem yağmuru çılgınca dinlerken hem de güneşi bir o kadar çılgınca bekledim. Çıkan güneşe içimden "bak yanımda kim var" dedim. "Bak omzuma kim sarılmış". Artık güneş o tepedeki sarı şey değil bendim,haberi yok.
Gökkuşağını bekledik bi an, dışarı bakmadan. Dışarı bakmana gerek yok dedim ben, güldü o. Çok güzel güldü. Sevindim ben.

Her şey o kadar güzeldi ki, tanrılar utançtan öldü!
Bu kadar.
Ama yine de korkuyorum. Kaybetmekten korkuyorum. "Hiç kaybetmeyeceğiz ki birbirimizi" dedi. Ama korkuyorum, elimde değil.


...
gelmiştim, görmüştüm, yenilmiştim, sevmemiştim tam gidiyordum dünyadan sen yokken
öyle güzel aldın ki beni içine, öyle sardın ki benim oldun
ama korktum
kaybedecek bir şeyim oldu diye korktum
...
acıkmıştım, susamıştım, üşümüştüm
kavrulmuştum sıcaktan sana geldim
damağım kuru, gardım inik, boynum bükük, dedim `yine al beni`
...


aylar sonra gelen edit: bu günler geçti de, "sakin - laleler beyaz.mp3"
hala tam da bugünü hatırlatır bana...
düş bile kurmazken ben,
yanımda uyandın sen...

kalbim adınla atıyor.
ve evet, kuş uçtu, kanatlandı gitti kalp.
dünya durmadı ama yavaşladı, sindiriyor.
Güzel bir rüya.
Kısa ama güzel.
Sonra olmayacağını bilerek dünyaya "günaydın" demek.
Yine de güzel bir rüya.
Olmayacak olsa da.

Günaydın dünya :)
Hayır, daha ne olabilirdi ki, ne bekliyordum ki?
Sıkışıp kaldım adeta.
aninvaytıd. its komplikeytid.

:) bak hala..

tam da böyle bi'şeydi rüyam :)
Şimdi anlatamayacağım. Ne uzun olduğundan ne gizli olduğundan ne hede ne hödösünden.
"its komplikeytıd" senin anlayacağın şekerim :)

ben bu yazıyı okur okur gülerim arada.
bir iki kişi daha var, onlar da okur güler;kuzularım benim...

İçtim içtim keyiflendim canıma değsin
İçtim içtim şereflendim
İçtim içtim zehirlendim annem affetsin
İçtim içtim keyiflendim
Kadehlerde temizlendim
Ayaklar havada kanatlar yerde
Düz yürümek çok zor yine
Vay vay Bayanlar baylar
Kızlara yakışır mı hiç böyle şeyler
İçtim içtim bir kız gördüm
Güzel yandı çabuk söndü
Bildiği bir sır mı vardı?

Çünkü bu şarkı benim genel halimi yansıtmakta; "ayaklar havada kanatlar yerde" Ama günden güne güne anlıyorum ki aslında ayaklar hep yerde olmalı ve kanatlar hiç olmamalı. Okul bitip de iş aramaya başlarken sevgili büyüklerim(!); "işte gerçek hayat başlıyor Bilu" dediler bana. Nasıl da yalanmış. Aslında gerçek hayat dedikleri o mükemmel ve kısacık dönem, nasıl da bitiyormuş.

Dün işten çıkıp eve gelmek üzere yola koyulduğumda otobüste ölüyorum sandım. Aynı saatte, aynı otobüse, aynı insanlarla binmiştim;aynı insanlardan biri olarak. Otobüs yine aynı kokuyordu, yine bi kadım "şoför bey niye yavaş gidiyorsunuz" diyordu,biz Taksim meydanında kırmızı ışıkta durmuşken yine önümüzden "santralistanbul" otobüsü geçiyordu, az ilerde 3 fahişe yine ara sokakta arabanın birine yaslanmış sigara içiyordu, yine sarı Kalos model araba sağa çekmişti... Yine, yine, yeniden!

Sanki biri boğazıma sarıldı o anda ve adeta beynimin içinde kötü adam sesiyle bağırdı:" işte senin hayatın bu,gideceksin geleceksin. Gezmeye tozmaya, bir kitap dahi okumaya ne vaktin ne de halin asla olmayacak". A ah o neydi!

İçimden defalarca "hayır öyle mongol olmayacağım" dedim. Eve gelip yemek yedim ve yattım. İşte tam da öyle mongol olma noktasındayım.
Belki bugün dünden biraz daha değişik biraz daha anlamlı geçer.

Görüşürüz sevgili blog.

fon:sessiz,bir kaç kuş ve karga belki...

umarım aklımdan geçenler olmaz.
yoksa ağlarım çok!
ühü ühü ühü diyee!