sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın! sen bana lazımsın, bana en çok sen lazımsın!
- ben hiç gitmedim!!!
- sen hiç gelmedin ki!


...

- sana bunu yapanın karşıma çıkmasından korkuyorum.




Bu Çiçek De Pek Nazlı


Dün akşam bir kadın beni, Küçük Prens olduğuma -bir kez daha- inandırdı.
Siz Küçük Prens'i bilir misiniz? O gülün, Küçük Prens için önemini bilir misiniz? Biliyorsunuzdur bu blogu okuyorsanız. O gül hem nazlı mı nazlı, hem bana muhtaç mı muhtaç...
Gülü anlatacak değilim, küçük prensi de öyle...

sadece;

teşekkürler Öz Büyücüsü :)

Düello

Bir düelloda
Daha büyük bir şey vardır
Ve daha acıdır bu
Ölümden de ölüm korkusundan da

Bakarsın dün en güvendiğin kişi
Karşı tarafın şahidi olmuş
İşte acıdır bu da
Ölümden de korkusundan da

Daha da acısı vardır ama
O da sevdiğin kadının
Karşı tarafı ziyarte etmesidir
Bu bir nezaket ziyareti de olsa
Düello gerçekleşmemiş de olsa
Acıdır bu
Ondan da ondan da

Daha da acısı
Kılıcın elinde
Alnında bir tutam güneş
Kalakalıyorsun ortada

Cemal Süreya

ps:söyleyecek söz, alacak nefes bırakmayan vahiylerden biri bu.
şu an olayın içeriğini ve diziyi bilmeyenler için biraz yabancı olsa da paylaşmadan edemeyeceğim. dünyada en zor şey bir insanı gerçekten affetmek olabilir. ama bu karenin benim kafamda ve kalbimde uyandırdığı şey bu değil. bir insanın başka bir insan için "beni mutlu ediyor, beni en çok o mutlu edebilir, beni o tamamlayabilir" demesinin ardından, aynı insanın aynı insan için "yine canımı yakacaksın" demesi hayatın okkalı bir tokadıdır. nasıl olabiliyor bu? nasıl en çok istediği, bir şekilde, en istemediği oluyor.

Oruç Aruoba şöyle buyurur: "hayatta en fazla yakınlık duyacağın kişiler, senden uzaklaşmayı en çok isteyecek kişiler olacaktır." evet iki kişiden birini açıklar bu belki. sebebini değil ama durumu açıklar. şimdi bu yazıya en uygun şarkı Mehmet Güreli'den gelsin; Yalan. yok ben şarkı sevmem, şiir olsa ne de güzel olur derseniz, bu yazıya uygun olmasa da, bana serbest çağrışım yaptıran Cemal Süreya'nın ta kendisidir derim; Düello.

he bu yazıdan ne anladık, ya da yazar burada neye sesleniyor? bir amaç yok, sadece içgüdü diyelim, duygusal kusma diyelim.Sadece aşamadığım bir soru var yıllardır, hem yaşadığım ilişkilerde hem de etrafımdakiler de. Nasıl "sana aşığım" dediğin insana "senden nefret ediyorum" diyebilir ki insan? nasıl kötülüğünü ister. onca paylaşımı nasıl siler? ya da sildirir diyelim. çok nankörce ve insanlık dışı buluyorum. Görüşmemeyi anlıyorum, silmeyi anlamıyorum.

bu da böyle bi anımdır. ay lav arizona ay lav callie.
ay lav mi
benim en çok sevdiğim hep gider zaten de, beni en çok sevdiğini söyleyen de gidince götümle gülesim geliyor şu dünyaya, sevgiye, aşka, arkadaşlıklara...
ne kaldı bize?
sevmek neydi ki?
paylaşmak falan mıydı neydi o?

ama ben hep seviyorum, hep de seveceğim, canıma değsin!
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın!...

V

sana çok benzettim bu kızı. resmi görür görmez seni görmüş gibi sevindim. 2 gündür aklımdaydın. seni çok özlediğimi düşünüp durdum. bunu gördüğümde daha da çok özledim. yok, daha çok özlenmezdi. ne kadar çok özlediğimi anladım.

sonra ardarda sevdiğimiz şarkıları dinledim.. roads dinledim, sorta fairytale, nylon smiley, kül hece dinledim.
özledim işte lan.
eve gidip o atlı karıncayı odamın en güzel köşesine koyacağım ve döndüğünde sana nargile yapıp oyuncağımı kuracağım.

şimdi bunlar geldi içimden...

fonda: mabel matiz - kül hece

kalp kalp kalp

bayım,

sizi çok özlüyorum. yanımdayken siz, başka kimse ile ilgilenmeyin, yüzünüz hep bana dönük, gözleriniz hep bana gömük olsun istiyorum. bencil miyim? evet belki.
o gün gibi, kalabalıklarda, uzağımdayken siz, onca omuz ve saç arasından yine bakın. ben bakmamazlıktan gelerek bakayım, görmemezlikten gelerek gülümseyeyim size. gözlerime baka baka konuşun yine bayım. herkesten farklı bakın, hayata dair alakasız şeyler anlatın bana ama bir farklı bakın yine. arada susun öyle bir bakın ki, "şimdi onu öpmezsem, bir daha hiç öpemeyeceksin sapoz" diyeyim kendime. beni benimle şaşırtın bayım. bunu yine yapın. kalbime anlık titreşimler gönderin ve ben uyanırsam bir kadının yanında bayım, siz gülümseyin. sizin yanınızda uyandığım günkü gibi bakın. sonra da kedinizi çağırayım ben, siz de bana bir kahve yapmaya gidin.
sizi seviyorum, sen diyemeyecek kadar çok.
ben aslında siyasi mevzulara girmeyi falan çok tercih etmiyorum blogda. Hrant dink için de hiçbir yere gidip yürüyüş yapmayacağım mesela. Çünkü sırf yıl hesabı için bile, ona gelene kadar çok fazla gazeteci ve yazar var benzer şekillerde yitip gitmiş, güvercin olmuş. Ama yine de bugüne karşı da tepkisiz kalmak istemedim. Aslında Mabel Matiz birazdan okuyacağınız şarkıyı Hrant Dink'in ölümünün ardından yazmışsa da, ben benzer şekilde yitirdiğimiz herkes için, elleri asla temizlenmeyen, tenini soysan dah pisi çıkacak olan, yüzü silik, ruhu silik, nefret edilesi değil, haline acınası, ayrımcı, saygısız, ırkı ırka, cinsiyeti cinsiyete, insanı insana düşüren insan eskizleri için paylaşıyor, dinlemenizi öneriyorum.
Sahi, 19 ocakta ne olmuştu?

ÖTEKİ

parlak salonlarınızdan, kirli mutfaklarınızdan

binbir çıkmaza çıkan daracık koridorlarınızdan
hele döl tutmayan zihni kaygan yatak odalarınızdan
çok sıkıldım, çok sıkıldım.

şekerlerinizden, uçan balonlarınızdan,
kuru sıkı patlak korkak yalan silahlarınızdan
dinmek bilmeyen keyfi karın ağrılarınızdan
çok sıkıldım, çok sıkıldım.

hangi kar affeder bayım, kalbinizdeki kiri
hangi gök temize çeker ellerinizdeki kiri
bir tutam ya da bir kaç tomar, ah yalan bu ne farkeder...
kahrınızın külleri şer, hangimizi yakar?
yeni evimde, yeni odamda beslemek üzere yeni bir kedi alacağum!!!
birgün camına taş atıp uykunu bölsem, sen ne olduğunu anlamadan kapını çalsam, ayılamadan açtığında kapını beni gördüğüne sevinsen.
...sen.

şaşırıp boynuma sarılsan geçen akşam gördüğüm rüya gibi, elimden tutup mutfağa çeksen, çayın altını yakıp çantamı alsan elimden, "sen dinlen geliyorum" diyerek beni oturtsan odandaki koltuğa ve duşa girsen.
...sen.

duştan çıkıp bana bir gülücük atarak kahvaltı hazırlamaya başlasan, ben de yardım etmeye kalksam sana ve sen kızsan bana "otur sen, yorgunsun" desen. "peki" desem sevdiğin gibi gülümseyip. çok istediğin şeyi alsam sana ve sevinsen.
...sen.

tüm bunlar olurken, yavaş yavaş ölsem, sonra geri gelsem, sonra yine ölsem, hiç umrumda olmasa ve gözlerinde kaybolsam bana her baktığında. çıkıp bağırasım gelse, ama sesim çıkmasa ve içimden sen çıksan, gözlerimden yansısan, tutamasam kendimi, çocuk gibi ağlasam.
...ben.

olur mu ki?
şu an ne aşkların önemi var ne sevgilerin ne savaşların. eski sevglim ölebilir veya evlenebilir. daha eskisi de, ondan önceki de... çoluğa çocuğa karışsalar zerre umrumda olmaz. son gözdem olan kadın arasa "gel" dese, "çok mutlu olcaz lan" dese, ı-ıh, tebessüm bile etmem. uzaklar yakınlaşsa, o adam göğsümde uyusa, yok umrumda olmaz. piyangodan para çıktığını öğrensem, sallamaz bir gülümsemeyle geçer giderim. savaşların ölen masum insanlar da şu an umrumda değil. çünkü...
çünkü sağ alt tarafta 20lik dişim çıkıyor, ağrısından bayılmaktan korkuyorum. hiç içmediğim kadar ilaç içtim. çektirmekten de it gibi korkuyorum. ouuf çok mutsuzum lan. fak!
ö
bdüm canım.
dün, seninle ilk buluştuğumuz yerin önünden geçtim. bir derin nefes aldım ve beni içinde hisset istedim.
sevgilim...
...benim.

camdan dışarı bakıp, içinden adımı geçirmiş olabilir misin?
dudağımda dudaklarının izi var yüzyıllardır ...
...ve yüzyıllarca saklayacağım seni nefesimde.

...desem de inanma. çok söyledim bu yalanları. daha şimdiden senin "bana" ithaf ettiğin şarkıları başka tenlerden nefes alarak söyledim bile.

bu, seni sevmedim demek değildir.
içimde hissetim bu sabah.
sakın geri dönme...

sakın dönme sevgilim...
...benim.

her şey çok güzel olacak demiştim bu yıl için. ilk başta umudum yoktu da, şimdi şimdi güzelleşiyor gibi bir şey. biz taşınıyoruz da :) keyfim çok yerinde. sevimli ama küçük bir evde yaşıyorduk. hala yaşıyorum, bu hafta da yaşayacağım. ama şimdi çok daha güzel bir ev. sakin rahat ve BÜYÜK! evet en önemlisi bu. zaten bu eve de idareten taşınmıştık ve artık idare edemez olmuştuk :) yaş olarak büyüdüğüm gibi enime de büyüyorum hala. neyse her şey çok güzel olacak evet.

umarım bu yazıyı okuyan herkesin de hayatı bu yıl daha güzel olur, her şeye rağmen...
"olabilir" dedim içimden, "olabilir". insanlar ölür, doğanın dengesi bu. ama insanlar birbirini terkedemez. Eder. Ama birdenbire etmez.
şu dünyada nefret ettiğim bir tek şey varsa, o da kötümser ve sürekli mutsuz insanlardır. Sürekli neden ben bu dünyaya geldim tripleri, neden mutsuzum, öleydim de kurtulaydım falanlar filanlar. atla lan sıkıyorsa camdan, atla kurtul madem. bir şey diyeceğim de, hayat tüm bunlarla uğraşacak kadar, bu denli mutsuz ve acılı olacak kadar uzun ve verimli değil. bunu biliyorsunuz değil mi? bi gül ya, bi gül, bi sempatik ol lütfen ama...

hep bi mutsuz, hep dünyanın yükü omuzlarında, hep sen yaralanmışsın, hep sen acımışsın. annen en çok sana kızmış, sevgilin en çok seni aldatmış, baban en çok seni dövmüş, dostların hep sana kazık atmış...

siktir be...
yormayın insanı.


aşk güzel, aşık olmak güzel de...
yine de nefret ettiğim bir yanı var.
her aşık olduğumda bir daha olamayacağımı düşünüyorum.
şimdiki gibi.

geçen gün bana bakışınızı yakaladım. 2. kez bana öyle baktınız. bana bir şey söyleyecek gibi ama susar gibi. aşklaştık biz o an, siz de hissettiniz mi?
dizlerimi çektim, huzurla sizi sevişimi izliyorum. sizin salınışınızı. ağlayışınızı. sevişinizi. benden bir başkasını sevişinizi ama canınızın her yanışında beni aramanızı izliyorum.
beni seveceksiniz bayım.
söz veriyorum çok seveceksiniz.
ve söz veriyorum pişman olmayacaksınız.
ve bilirsiniz bayım, ben sözlerimi tutarım.