"sen yoksan bahçeli de yok, bigos da yok..."

"Merhaba hayatımın en renkli insanı...

Şimdi ben şey dicem, eeeeee işte ben bazen pek konuşamam utanırım bazen bilirsin :) ama sana içimdeki seni anlatabilmek istiyorum biraz da olsa :)
------------------yarım dakika sonra---------------------------

Mesela sensiz rakı içtiğimde hiç sarhoş olamıyorum sadece sürekli keşke bilu da olsaydı diyorum, mesela ankaradaysam ve sen yoksan bahçeli de yok, bigos da yok. sensiz ankara çok eksik... sen de başını alıp gitme kıvamı bir tek senle gidiyor mesela bu bir numaralı seni çok sevme sebebimdi bu arada :D yeni tanışıyorduk da öhöm neyse...

hani sen demiştin ya birgün yine biz işleri bok ettiğimiz bigünde ben çok korkmuştum hani "bizim birbirimizden başka kimsemiz, ankaradan başka şehrimiz yok" diye... ne zaman kafam bozulsa bu sözünü hatırlayıp uyuyabiliyorum...

Şu birkaç sene içinde o kadar çok şey öğrendim ki büyümekle beraber... en güzeli sizin dostluğunuzdu, kazandığım en kıymetli şey. hayatımda böyle bir şeyin varlığını bilmek o kadar güven veriyo ki sanki hiç tek başıma kalmayacakmışım gibi, eğer siz varsanız hep mutlu olacakmışım gibi... ne bileyim ankarada barda deli gibi dans edip kusarken de isimsiz şahıslarla öpüşürken de :) istiklalde içerken de, silivride muhabbetin en kralını yaparken de :) onur yürüyüşü için slogan atarken de :) çok kız varken de çok kız yokken de :)

çok değerlisin dostum, seni seviyorum, iyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın...

ha bir de şu yunan adaları fikrini de çok ciddiye aldım ona göre :)
nice güzel yıllara, yine çiçek yıllara..."


şimdi ben, daha iki gün önce, artık hiçbir şey eskisi gibi değil. kimsem yok neden doğum günü yapayım ki derken; laflarım tek tek götüme girdi.
önce dukito "sana yemek ısmarlayacağım" diyerek ece, emre, mehtap ve can'ın katıldığı minik bir sürpriz yapmış, uçuç böceğinden pasta almış ve beni mutlu etmişti. "aslında o kadar da yalnız değilim belki de" diye düşünme sebebim de bu sürpriz için haberdar edilmiş ve bi şekilde gelememiş de olsa "orada olmayı çok isterdim" diyen insanların varlığıydı. önceki iki günümü "son sardunyalar" ve "eskidendi" dinleyerek geçirmiş biri olarak mutluluğa karşı depresif ve yalnız kalamadım. kırgın olduğum ve bi şekilde "hadi görüşürüz" lerimin lafta kaldığı insanları düşündüm. gülümsedim sadece anılarımız için bile gülümsenmeyi hak ediyorlardı. tabi hepsi değil.

her neyse... pazar akşamı dukito'da kalıp gece 12yi bekledim mesaj atanlar arayanlar için. derken bu kez bir dondurma ve mumlarla salon kapısında belirdi dukito... istediğim gibi şımarabilirdim zira ben doğmuştum. iyi ki doğmuştum ve iyi ki vardım...

sonra ardarda pek güzel, kendimi çok iyi hissettirecek bir çok mesaj da geldi. ama bir tanesini defalarca okuyup ağladım.
cevap bile yazamadım doğru düzgün...
sabah uyandım yine okudum yine ağladım. güldüm. ağladım. bazen birileriyle kötü ve gözyaşları içinde geçen günlerin, bugün gülümseyerek hatırlanması gerçeğiyle yüzleştim...

sonra şeyda dedim...
şeyda benim arkadaşımın arkadaşıydı neticede. hatta arkadaşımın sevgilisinin ev arkadaşıydı en başta. ama arkadaşım canım, arkadaşımın sevgilisi kızım olunca...
şeyda da içimden bir parça oluverdi. birbirimizin pantolonlarını giyebildiğimiz için, içip dağıtabildiğimiz için, her şeyi yiyebildiğimiz için, sakaryadan bahsedebildiğimiz için, bazen susup sadece susabildiğimiz için.
kavun sevmese de beni sevdiği için...

ve şeyda, sadece hayatımda olduğun için. sadece telefonumda numaran kayıtlı olduğu için bile çok teşekkür ederim sana.
bana yukarıdaki yazıyı yazdırabilecek her ne yaptıysam senin için iyi ki de yapmışım. seninle olan her şey iyi ki şeyda...

şimdiyse söyleyeceğim tek şey, ankarada görüşürüz. ben pasaja gelince ararım, çıkıp dışardan alırsın beni...

seni seviyorum...

Hiç yorum yok: