yu dont hev a soğl.
yu ar soğl
yu hev a badi!


çok şirin değil mi :)

çabucacık oje sürebilen kızlara bayılıyorum.
spor gömleğinin son düğmesini ilikleyenleri seviyorum.
tek başına kahvaltı edenleri seviyorum.
benimle beraber kahvaltı edenleri daha da seviyorum.
ama en çok bana kahvaltı hazırlayanları seviyorum.
kedi seven kızları seviyorum.
köpekten korkan erkekleri seviyorum.
kızların kolları, erkeklerin belleri güzel.
arkadaş lafına gıcık oluyor, arkadaşlarımı çok seviyorum.*
bir gün bir kıza romantik bir hediye vermem gerekirse ona inci küpe alacağım. Sonra da topuz yapmasını rica edeceğim.
yazdıklarım günün birinde -er ya da geç- gerçek oluyor. o yüzden şunu yazmak istiyorum: "denizde buruşana kadar yüzüp oynadıktan sonra birer bira içmek üzere kumsalın en güneşli yerine gittik."
ah bi severim ki, şefkat gibi...
bazen çok rahatsız ve huzurlu olabiliyorum.
bugün seni çizmeyi denedim derste, çok çirkin oldu oğlum yaa, yok böyle bir makara...
kolunda dandirikten bileklikler bi takım ipler olan hatunlara -hatun oluyor bunlar, öyle karı kız değil- bayılıyorum.
gel öpeyim, gerdanından...
her mutlu ve sağlıklı insan gibi benim de sevgilimle aynı evde yaşamak, kedi beslemek, işe gitmeden korn fileks yemek gibi hayallerim olmuyor değil. ama amerikan mutfak da lazım :D
herhangi iki erkek arkadaşımla takılmaya bayılıyorum. ışıkla yastık son umudumdu. şimdi onlar da yok :(
sevgili değil, kedi istiyorum.
zaten tavşan bakamam ki ben.
bunlar da benden notlar.
ok bye.



*hepsini çok değil.
fonda: hande yener - şefkat gibi.mp3

Hiç yorum yok: