"Bilu'cum" dedim, "çok yaralısın; gülüyor geçiyorsun da, an geliyor kahroluyorsun. Sorguluyorsun, arıyorsun, bulamıyorsun" dedim. "Her yeni yara bir öncekini unutturuyorsa eğer" dedim, "yap bunu!"

evet yaptım. kendime engel olacak değildim, olmadım da. dvd'ye o cd'yi koydum...

Ben bugün, uzun aradan sonra yine Karşı Pencere'yi izledim, bileklerim kesildi. Ağzımda uzaktan gelen vanilya kokusuyla 1 saniyelik şeker tadı veren bir çikolata tadı ve aklımda bir mektup kaldı;

"sevgili simone,
senden sonra artık kırmızı kırmızı değil, gökyüzünün mavisi de artık mavi değil,ağaçlar artık yeşil değil.
senden sonra biz olmanın,özlemenin renklerini aramalıyım.
senden sonra bizleri utangaç ve kaçak kılan acıyı bile özlüyorum.
bekleyişleri,vazgeçişleri,şifreli mesajları özlüyorum.
görmek istemeyenin kör dünyasında kaçamak bakışmalarımızı.
bizi görselerdi onların utancı,nefreti,acımasızlığı olurduk.
senden af dileme cesaretini henüz gösteremediğim için pişmanlık duyuyorum.
o yüzden artık pencereme bile bakamıyorum.
seni hep orada görürdüm.
henüz adını bile bilmezken.
senin daha iyi bir dünya düşlediğin zamanlar.
bir ağacın ağaç,mavinin gökyüzü olmasının yasaklanamayacağı bir dünya.
bilmem bu daha iyi bir dünya mı?

artık kimse bana davide demiyor.bay veroli diyorlar.
bunun daha iyi bir dünya olduğunu nasıl söyleyebilirim.
senin olmadığın bir dünya için bunu nasıl söylerim.
"


ne istediğimi bilmiyorum ama bu filme ihtiyacım varmış. boğazımda bir düğüm, gözümdeyse sık sık toplanıp bir türlü akamayan bir tanecik damla...
Akamadan da kurudu.

ps:aylar önce fotoğraftaki adam gibi şişli civarında bir kilisede oturmuştum bi keresinde, akabinde haykırdığımı hatırlıyorum. bi an anımsadım. aynıyız işte, hiç benzemesek de...

2 yorum:

terskose dedi ki...

nasıl önemli. anlatamam.

Duygu Tekinel dedi ki...

fotoğrafı bile görür görmez içimizin cız etmesi.