kemiklerimi aldılar

deniz diyorum deniz...
ne kadar koyu gecenin bu saatinde. akıp giden suya bakıyorum. nereden geliyor, nereye gidiyor.
sonra düşünüyorum, nereden geldik nereye gidiyoruz.
vapurlar, ışıl ışıl gecenin bu saati. içinde insanlar. nereden geldiler nereye gidiyorlar? benim gibi banklara oturan kızlı erkekli gençler, çay satan amca, bitirim delikanlılar... buradan kalkıp nereye gidecekler, buraya nereden gelmişler?

dinlediğim şarkılara veriyorum dikkatimi, neden yapıyorum bunu kendime? neden acıtıyorum kendimi? sigaramı yakıyorum, biraz gözüm doluyor şarkıdan... geçmişi düşünüyorum. ilk değil, ilk değil bu yalnızlık. ama ilk biraz da, epeyce.

şarkılar insanın en iyi dostu oluyor böyle gecelerde. çatır çutur vuruyor yüzüne her şeyi. kâh yol veriyor, kâh yön veriyor. mutlu çiftleri görünce gülümsüyorum, içim acıyor bir yandan. bencillik etme billur diyorum. sakin ol. kafamın içinden bir şeyler geçiyor. atla şu suya diyor biri, ağla diyor biri, dur diyor biri, sus diyor biri, git diyor biri, bit diyor sonuncusu... dinliyorum onu. bitiyorum. bakıyorum etrafıma, her yerim ağrıyor. gittikçe daha da ağrılı oluyor yürümek.

kendimi tartıyorum gecenin bu saatinde, günahlar sevaplar, hatalar hasretler...
insanın kendini sorgulaması, en büyük mahkemede sorgulanmasından daha acı. hatalarını gördükçe yaralarını da görüyor aslında insan.

yaralar...

bitmez yaralar.
hangi yaralar kapanmaz?

kemiklerim acıyor. kemiklerim. sıcak kuma gömün beni. sıcak kuma gömülmek için ne kadar ölmek gerekiyorsa o kadar ölüyüm...

Hiç yorum yok: