Allah'ım Ankara ver!

buz gibi hava, yürüyorum.
yüzüme öyle vuruyor ki rüzgar, yerdeki tozu toprağı bile yüzüme doğru kaldırıyor. eve daha çok var. ayakkabılarım su aldı. omuzlarımda manevi değil, bildiğin yağmurun karın ağırlığı. rüzgara karşı yürüyorum ama cüsseme rağmen rüzgar ittiriyor beni. çok yorgunum ve çok soğuk. dudaklarımın kurumaya başladığını hissediyorum. her şey çok soğuk, her şey çok zor.
yoruluyorum.
dinlenmek için elimi bir direğe yaslıyorum, o kadar soğuk ki, yapışıyor elim. taksiler durmuyor, sesim duyulmuyor...
benden başka kimse varlığımın farkında değilmiş gibi. o kadar farkımda değil ki insanlar, ben bile farkıMdalığımı yitiriyorum.
eve daha çok var.
rüzgar kuruttuğu dudaklarımı adeta "çatır çutur" çatlatııyor. kimse yok aklımda ve kimsenin de aklında yokum.
üşüyorum, titreme geliyor.
"allahım" diyorum, "allahım insanlar nasıl sokaklarda yaşıyor". cevap veremiyorum. ıslanan ayaklarım daha da ağırlaşıyor. yaşama tutundukça aşk, sevgi, özlem, kin, tutku, nefret daha da anlamsızlaşıyor. durun lan yaşamam lazım, sonra aşık oluruz diyor tenim.
sokağıma giriyorum, yüzüm uyuşmuş. "insanlar soğuktan felç oluyorlar lan" diye düşünüyorum. ağzımı oynatmaya çalışıyorum. allaha yalvarıyorum, "nolur allahım varayım eve" diyorum.
merdivenlere geliyorum. zile basacak gücüm yok, anahtarlarımı alacak gücüm hiç yok. burnumla zile dokunuyorum. 1 kat daha çıkıyorum.


içi sıcak su dolu bir küvet... ellerim o kadar soğumuş ki, üstümü çıkartmak için onlara hükmedemiyorum... yavaşça giriyorum içine.. 
adeta çözülüyor ellerim, hafif yanmalı, biraz hazlı... sabrettikçe keyifli ve sıcacık. bir yandan güvenli, huzurlu.
benim küvetimin adı Ankara...











1 yorum:

Adsız dedi ki...

çok güzel...