sabah sıcak bir dokunuşla uyanmak...




dün akşam uslu uslu muhabbet edeceğiz diye iş arkadaşlarımla sözleşip, gece 5 civarı yatağa doğru dik açılı iniş yaptım. yastığımın altına anahtar koydum ki "kocamı" görebileyim. ertesi günün -yani bugün- benim için ölümler üstüne bir ölüm olacağı o son 3'lü shottan belliydi. rüyamda içeride yatan bir iş arkadaşımı ve bir de eski sevgilimi gördüm. hangisiyle evlenirim bilemiyorum henüz. ama sabah yanımda yatan kızın telefonunun alarmının çalması beni her ne kadar sinir ettiyse de yataktan sarkan elime dokunan yumuşak sıcak kısa kesilmiş, sık kıllı ve "gırrrr, mırrrrrr" sesleri çıkartan o çirkin suratlı hayvancık içimdeki mükemmelor insanı ortaya çıkardı. sabaha lanet ederken, ağzımda sikimsonik içki ve sigara tadına katlanabildiysem o uyanışta, bunun nedeni Sebastian'dan başkası değildir. sıcacık bir dokunuş, gün doğumu sonrasında... tek beklentisi sevilmek olan bir dokunuş.

hayat güzel...


pi es ay lav yu: dün arkadaşlarımı meydandaki tramvay durağında beklerken greenpeace'çi bir çocuk dünyanın en tatlı gülümsemesiyle yanıma yaklaştı, kulaklığımı çıkarıp benzer bir gülümsemeyle teşekkür ederek kulaklığımı geri taktım. o da aynı gülümsemesiyle, "peki iyi günler" dedi...
bugün üniversitenin yemekhanesinde karşılaştık, kendisini görünce eski bir dostumu görmüş gibi mutlu olup kocaman gülümsedim, o da bana aynı şekilde gülümsedi. çok mutlu oldum lan :) bu da sevimli bir ayrıntı işte...

Hiç yorum yok: