mesela bazen o kadar özlüyorumki utanıyorum resmen. nasıl bu kadar "hiç" olabildim diye. çünkü hep güçlüydüm ben. hep umursamaz, hep "aman napalım" diyebilendim. sonra bir şey oluyor, bir kadın bir adam giriyor hayatına ve her şeyin rengi değişiyor. bir adaptasyon süreci, yuvandan çıkıyorsun, güneşe bakıyorsun, güneşe inanıyorsun ve gece oluyor. Bildiğin gece, ay ve yıldızlar. zaman zaman dantel gibi bulutlar. dilimde bir şarkı, kulağımda başka bir şarkı. sabah oluyor güneş yine vuruyor, bu sefer yemiyorum, "hasiktir ulan yemezler" diyorum. "yeme beni" dediğim son gün terkedildiğim geliyor aklıma, susmak istiyorum. bir yandan da ağzım yırtılasıya bağırmak mesela. çok güzel hatırladığım günlere geri dönmek istiyorum. muratla içip arabanın üstüne çıktığım ve sarhoşluktan aşağı düştüğüm güne dönmek istiyorum. okanlarda tuvaletten akan suyun bir mısır tanesine hayat verişini görmek istiyorum. mertin doğum gününde müge ile erdemin sevgili oluşunu görmek istiyorum. burhan altıntop'un göbeğine vura vura dans etmek istiyorum, kevinle nevizade'de sarılıp öpüştüğümüz tek güne dönmek istiyorum, berk'le tophanede geçirdiğimiz o saatlere dönmek istiyorum, ercüyle metxa içtiğimiz güne dönmek, arasta'da begümlerle ay nevır oynadığımız güne dönmek istiyorum ne bileyim, istiyorum da istiyorum.
olmuyor, o günleri düşünüp gülümsemek benim payıma düşen. dün de 20 yıl önce de olsa payıma düşen bu. payına düşene mecbur olmak...
en can sıkıcı olan bu olmalı. yazmadan önce aklımda başka şeyler vardı. susup kalıyorum şimdi. hep susuyorum. gerçekleştirmek istediğim "ben", benden çok uzakta.
bu kadar.

Hiç yorum yok: