o son öpüşü bilirsin.
onun son öpüş olduğunu...
son gülüşü bilirsin ve son çektiğiniz fotoğrafın son fotoğraf olduğunu.
ve son yalanı da bilirsin. onca yalanın ardından duyacağın son yalanın o olduğunu bilirsin.
son sevişmeyi de bilirsin hani buz gibi...
ve son yemeği de bilirsin, hani son akşam yemeği gibi...
son bakışı da bilir insan. son telaşı, son gülümseyişi bildiği gibi...
hissettiğin neyse o gerçektir. o bir anda aklına gelmemiştir. o bir sürü bakışı, öpüşü, yalanı ve dokunuşu bünyesinde toplamış, kendi sabiti ile çarpmış ve pi'yi hiç üç almadan formülü uygulamıştır.
o dediğim beyin. belki de kalp. ne dersen. çünkü aksi söylenmedikçe pi üçtür.
boşuna...
beni dünyanın kare olduğuna inandırmak fazla vakit almaz. ama ben hep bilirim ki kare de içinde bir daireyi barındırır. yamuğu ve elipsi de barındırdığı gibi.
sonra iş çıkışı Aşiyan'dan geçerken Atilla İlhan'ın mezarına bakıp dolan gözlerin için kendine gülersin.
son şarkıyı da bilirsin, son filmi de...
insan her şeyi bilir sevdiği hakkında. görmezden gelmek belki yorgunluktan belki üşengeçlikten belki aslında düşündüğü kadar sevmemektendir.
sonra ne mi olur?
o ilk öpüşü bilirsin.
onun ilk öpüş olduğunu...
ilk gülüşü bilirsin ve ilk fotoğraf hep gözünüzün önündedir artık.
ilk yalana gülersin ve unutursun.
ilk sevişmeyi de yere göğe sığdıramazsın...
sonra ne mi olur?
o son öpüşü bilirsin...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder