aylar sonra birhan keskin'in kitabını alıyorum elime... defalarca hatmettiğim, acımı çok iyi anladığı ve benden önce dile getirdiği için nefret ettiğim zamanlar ve ben gibi acı çekenler, üzülenler yok edilenler varmış dedirttiği zamanlar için aşık olduğum kitabını: "kim bağışlayacak beni"...
şöyle diyor açtığım sayfa;
"Göğsümde karıncalanan eski düş şimdinin korkusu muymuş?
Bir makas gibi duruyor içimde açık unutulmuş"
ah birhan diyorum. ah birhan...
neden hep aynı döngü?
yaşarken ölümcül olan o acı, şimdi üstünden dalga geçmeyi hak etmiş miydi hiç?
neyi çok seviyorduk, neye çok diyorduk.
önceliklerimiz ne zaman değişti ve ne zaman insan olduk?
vefa neydi, dostluk ya da?
yanında olmak neydi, karşında ya da?
şimdi diyemiyorum kimselere, utanıyorum zaman zaman.
utanmak değil de belki de yedirememektir.
hani hep alıngan olurdum ya ben...
siz hepiniz ben tek derken oyun oynamayı teklif etmiştim oysaki savaşmayı değil ki...
inançlarım değişebilir ama kızgınlığım baki sevgili Tanrı'm.
küçük prens saatim var benim. bir de minik biblom.
hala monami pastel boyam olduğu için içimdeki saflığı taşıyorum.
tarhana çorbası içebilseydim eğer, bu yazıyı hiç yazmazdım...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder