hunili yazı

ben seni düşünürken bazen mesela dişlerimi fırçalarken ya da onu bırak senin yanında giydiğim bir şeyi tekrar giydiğimde yani yıkanmış olsa bile ya da geçen gün parfümümü beğendiğini söyledin ya mesela o gün işte bir de bazen çoğu zaman aslında yani bugün seni düşünüyordum yine mesela radyoda alakasız derecede eski bir şarkı sen sevmeseydin o şarkıyı belki bilmezdim diye düşündüm ve tüm bu düşünmeleri ardarda yaptım lan diye düşünürken otobüsten inecek oldum senle otobüse binmiş miydik diye düşündüm yani ben hep aslında senle falan yaşıyorum ama rüyamda gördüğümde daha garip ve daha sıcak çünkü rüyamda yakın oluyorsun hep iyi davranıyorsun bana diye düşünüyorum kötü gördüysem yani ben rüyamda senin bana kötü davrandığını görsem silerdim bence diye düşündüm bak şimdi de sonra üzüldüm de biraz bir de ben diş fırçalarken dedim ya demin mesela sağ elimle fırçalarım dişimi ve sol elimi nereye koyacağımı bilemiyorum ve hep bunu düşünüyorum neden bunu düşündüm yine diye ama bazen de seni düşünüyorum sadece diş fırçalarken değil sıkça geçiyorsun aklımdan ama bazen demin mesela kara fatma gördüm yine seni düşündüm bu garip tabi biraz biraz derken bira içerken de seni düşündüğümü düşündüm şu an örneğin garip tabi evvela.
özlüyorum yani seni.
"bizim birbirimizden başka kimsemiz yok, bizi biz yapacak başka bir şehir daha yok" dedim.
"sizi çok seviyorum" demeyi de ihmal etmedim.
çünkü herkes bir defaya mahsus bile olsa yaşadığı anın hatasını hayatına sürükler. 
o hatayı o hayattan sürgün edebilecek tek kişi / kişiler ancak, "kız kardeşler belki de anneler"dir.
03-10-2011 / istanbul

7 saatlik yolda hep düşündüm, insanlar birbirinin hayatına neden girer? yok lan şaka ölü gibi uyumuşum. bu söylediğimi şimdi düşündüm. cuma günü ani bir kararla gittiğim ankara'da yine son derece keyifli vakit geçirdim. böyle suyun üstünde kayar gibiydim sanki.
herkesin orada olduğu, rakı içtiğim, içip sapıttığım, bir erkeğin zavallılığını gözlerimle gördüğüm ve -evet- gülüp geçtiğim, bunun dışında güzel bir sürü insanın zayıf yerlerini gözlemlediğim,bir o kadar da zayıf yerlerimi gösterdiğim, bir adamın duymak istediği şeyi söylemek, bir kadının öylesine içten güldüğünü görmek...
...derken geçti bu hafta sonu da. hatta belki en eğlendiğim ankara yolculuklarından biriydi. salt eğlence manasında.


bir de sırf bu orospu çocukluğunu unutmamak için yazayım buraya, sonra "sen canımsın" diyerek dizime kapanan insanları affetme zayıflığında bulunmayayım. diyorum ki, insanlar en çabuk kendine sadakat, sevgi, şefkat gösteren insandan vazgeçebiliyor ve atarlanabiliyor. yoksa sizin efendim sizin ağzınız süt kokarken ben böyle orospu çocukluklarını zaten görmüş geçirmiştim.


ama ankara var işte. ankaranın denizsiz ama yosunlu kumaşı var.