tam 10 gün.
10 koca gün ankaradaydım.
10 koca gün gözlerim parıldadı.
doğum günümde de oradaydım.
aklımda anlatamayacağım kadar çok cümle var.
çok öfke, çok sevinç, büyük kahkahalar, tatlı kahırlar...
yazamayacağım hepsini.
sadece birkaç şey geliyor aklıma...
o oda...
o oda nelere şahit.
o oda neler duydu, neler gördü.
nelere güldü bizimle, nelere ağladı.
ve bizi bir galata kulesi gölgesiyle ödüllendirdi.
o kafe bana neler gösterdi, neler dinletti
ne sürprizler yaptı, içimi masaya koydurttu, limonata içirdi, peçete katlattı.
o ev bana nasıl kendimi yansıttı.
nasıl sabrımı ölçtürdü...
kendimle yüzleştirdi...
şimdi garip bir yerdeyim. bir sürü haller içindeyim. şehrime ayağımı basar basmaz yüzüme çarptı o nemli hava gerçekleriyle birlikte. çok güzel uyudum ama, bebek gibi uyudum. biraz eksik uyudum. alıştığım şeyler oldu ankara'da. ezanı duymadan uyumuş bulundum. farkedince gülümsedim.
oradaki herkes için ve kendim için düşündüğüm tek bir cümle var;
her şey çok güzel olacak.
ve şehir...
o şehir...
nihayet gri görebildiğim, ben giderken ardımdan pıt pıt damlalar döken şehir. evin evim değil, parkın parkım değil, manzaran manzaram değil. hiçbir şeyin hiçbir şeyime benzemiyor be Ankara... bundandır senden vazgeçemeyişim belki de...
susuz ada'm...
ps1: kadının adı ayşe.
ps2: sırf bugün de orada hissetmek için kendimi, kırık kalp fırlatan kız tişörtümü giydim.
ps1: kadının adı ayşe.
ps2: sırf bugün de orada hissetmek için kendimi, kırık kalp fırlatan kız tişörtümü giydim.