aycabud'u!

 tam 10 gün. 
10 koca gün ankaradaydım.
10 koca gün gözlerim parıldadı.
doğum günümde de oradaydım.
aklımda anlatamayacağım kadar çok cümle var.
çok öfke, çok sevinç, büyük kahkahalar, tatlı kahırlar...
yazamayacağım hepsini.
sadece birkaç şey geliyor aklıma...

o oda...
o oda nelere şahit.
o oda neler duydu, neler gördü.
nelere güldü bizimle, nelere ağladı.
ve bizi bir galata kulesi gölgesiyle ödüllendirdi.
o kafe bana neler gösterdi, neler dinletti
ne sürprizler yaptı, içimi masaya koydurttu, limonata içirdi, peçete katlattı.
o ev bana nasıl kendimi yansıttı.
nasıl sabrımı ölçtürdü...
kendimle yüzleştirdi...
şimdi garip bir yerdeyim. bir sürü haller içindeyim. şehrime ayağımı basar basmaz yüzüme çarptı o nemli hava gerçekleriyle birlikte. çok güzel uyudum ama, bebek gibi uyudum. biraz eksik uyudum. alıştığım şeyler oldu ankara'da. ezanı duymadan uyumuş bulundum. farkedince gülümsedim.

oradaki herkes için ve kendim için düşündüğüm tek bir cümle var;
her şey çok güzel olacak.

ve şehir...
o şehir...
nihayet gri görebildiğim, ben giderken ardımdan pıt pıt damlalar döken şehir. evin evim değil, parkın parkım değil, manzaran manzaram değil. hiçbir şeyin hiçbir şeyime benzemiyor be Ankara... bundandır senden vazgeçemeyişim belki de...
susuz ada'm...

ps1: kadının adı ayşe.
ps2: sırf bugün de orada hissetmek için kendimi, kırık kalp fırlatan kız tişörtümü giydim. 

"meğer benden pek haz etmezmiş"

çok şaşkınım lan şu an...
çok acıdım.
hiç sevmemiş, hiç sevişmemiş insanların benim sevdama gülmesi, gülüp geçmesi hatta.
ben aşkımı yaşıyorken, kalbimin attığını hissediyorken, bazen kahkahama bazen acıma sarılıp uyuyorken neredeydiniz? olmazlar, olamazlardaydınız.
susmalıyım. susacağım...
kırgınım kızgınım...
kim yanınızda oldu lan benim kadar.
ayıp olmaz mı?
ama siz, güvenip karşılığını alamadıklarım;
"eksik olmayın,
bir başka sefere yine beklerim"...
fonda: candan erçetin - parçalandım.mp3

hiçbir zaman...

hiçbir bekleyiş onun gibi olmadı ve hiçbir veda da...
hiçbir şarap böyle akmadı ve hiçbir bira da...
hiçbir sabun böyle kokmadı,
hiçbir el bu kadar kirlenmedi,
hiçbir ten bu kadar terlemedi,
hiçbir dokunuş bu kadar masum olmadı,
hiçbir ayrılık bu kadar güldürmedi ve hiçbir beraberlik bu kadar üzmedi.
hiçbir yemek böyle lezzetli olmadı,
hiçbir şampuan böyle kokmadı,
hiçbir parfüm böyle kokmadı,
hiçbir cadde bu kadar kalabalık olmadı,
hiçbir insan bu kadar yalnız olmadı,
hiçbir alarm sesi böyle gülümsetmedi,
hiçbir çay böyle ısıtmadı,
hiçbir köfte böyle doyurmadı,
hiçbir kişi onun gibi sevmedi,
hiçbir kişi onun gibi sevilmedi,
hiçbir gülüş onunki gibi olmadı,
hiçbir bakış onunki gibi yakmadı
hiçbir zaman benim olmadı...

söz verilmez ki...

söz tutulmaz aslında. söz tutulsaydı verilmezdi. tutulur giderdi. kimse üzülmezdi...
ben de sözler verdim. tuttum ben hepsini. söz olsun diye vermediğimden,
kendimi bildiğimden,
kalbimi bildiğimden,
yaptığım her şeyin sebebini bildiğimden
yaptığım her şeyin arkasında durabildiğimden...


"neden özlüyorum bu kadar" demedim hiç.
"neden seviyorum bu kadar" da demedim.


"seni seviyorum ama...", "seni seviyorum çünkü" dedirtmediler bize. "amasız, çünküsüz sev" dediler. yalan söylediler.  tarkan geldi şimdi aklıma...
bana kimse sevmeyi öğretmedi, herkes bir başka sevdi, herkesi bir başka sevdim. 
söz vermemeye çalıştım, verdimse verdiysem de tuttum.
tuttum bırakmam...


şimdi sevgilim sen...
sen ve ben...
bir özgürlük çayına hasret mi öleceğiz?


ne kadar çok şey düşündüm şu yazıyı yazana kadar.




...ve sevgilim sen ve ben ne kadar çok soyduk birbirimizi yıllarca an be an, ama hiç çıplak kalamadık; farkına varmış mıydık?
unutulacaksın, unutulacaksın
yalansa tükür yüzüme!

evrene mesaj yolluyorum bir kaç gündür. sikrıt kafasıyla. tam oluyor diyorum olmuyor. bazen çok karaktersiz bir insan olup çıkıyorum. ona öyle buna böyle konuşup bambaşka bir şey yapıyorum. etreh diye bişey var grup mu adam mı bilemedim. ağrı diye bir şarkısı var, sevgilimin adını ağrı koydum. batsın ama acıtmasın gibi. arada sızlamak gibi. 
ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı ağrı !
kanıma girdi ölüm
içime sızdı ölüm
dilimde kaldı o ağrı
ağrı ağrı...
götür beni yuvana
çıkar hadi odana
içir bana o zehiri
ağrı ağrı...

anlayacağını sikrıttan, evrene mesaj vermekten de kar yok.
net bir şey var, unutulacağımız. ne yaparsak yapalım, ne güzellikler yaparsak yapalım, en büyük kötülükler daha akılda kalıcı olacak.
insanlar yanlış programlanmış. Bu nedenle Tanrı'yla problemlerimiz var. Çözemedik yıllardır. Haklı olduğu şeyler olsa da kızgınım ona.


...
bilip bilmeden konuşuyorsun. ciddiyim bak. benim ne hissettiğimi / ne hissedebileceğimi düşünmüyor ve tahmin edemiyorsan konuşma. yaşadıklarımı bilmiyorsun, bildiğini sandığın o keyifli hayatı yaşamıyorum ben. bak ben senin ne yaşadığını biliyor muyum? hayır! kurcalıyor muyum, yorum yapıyor muyum? hayır! 
bana laf sokmalarla gelme, çatur çutur sen burada ne demek istedin, ben şöyle anladım de. sen bana bunu mu demek istedin de, bana ne yaptın çocuk de. hepsine razıyım. hepsinin uzlaşmacı bir sonu olabilir. ama ordan buradan laf göndermekle, laf sokuşturmakla olmaz bu. haklıysan zaten gel tükür istersen yüzüme. haksızsan da çirkefe dökme artık, gözlerime bir bak. sana benim kadar anlayışla yaklaşan kimse olmamıştır / olmayacaktır. buna da eminim.


şimdi ya net ol, yüzüme konuş.
ya da öyle mıymıy görmezden gelmelerine devam et.
seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp
sanki benden bahsetmiyormuş gibi 
hatta bir aşktan bahsetmiyormuş gibi
fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana.

yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
ve aşkın belki adı geçmeyen kuzeyini
aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü
artık sonsuza dek yitirdiğimizi, büyünün bitişini

hiç gerekmeyen yıllarda huzur, çok gereken yıllarda da fırtına
nasıl yaşanır onu anlatacağım.

seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınamadığını, çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu,
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü,
oysa hayatın bir alışkanlık bütünü olduğunu,
bütün bunları sana nasıl anlatacağım?
birhankeskin
çiçek dürbünü.