suyumu harelendiren sevinç: Ankara!


kafamda koşuşturan cümleleri durduramıyorum. engel olamıyorum ve toparlayamıyorum. cuma 12de inmem gereken ankaraya 2de inmişken başım dönüyordu heyecandan. hayatımda bu kadar heyecanla gittiğim çok az yer var. taksiciye "sen bekle 2 dakika" derken ellerimin titremesinin soğuktan olmadığını anlamıştım zaten. Adam tam karşımda duruyordu işte. "pardon" dedim, "bugün biri doğmuş"
Fuat baktı kaldı. kalbimin sesini duyuyor olurdu, tabi ben onunkini duymasaydım. sarılıp öpüşürken biz, "nası yani yeaaaaa" diye gülerek bağıran ve taş tekmeleyen ayçayı da unutmamak gerek. fuatı bırakıp ona sarıldığımda kalbim hala dışarı çıkarcasına atıyordu. fuat'ın gidip gelip "yaaa sürpriz yumurta mısın sen ya, seni yerim" diyerek beni sevmesi gülücüğüme gülücük, huzuruma huzur katıyordu. pasta kesip kivisiz dilimimi yedikten sonra en çok beklediğim anlardan 2. sırada olanı yaşamaya kurtuluş'a gittim.
saat 3müydü neydi, uykulu gözlerle bana tavuklu salata yapan nes'i sarılıp sarılıp öptüm. sarılıp sarılıp da uyudum. sabah uyandığımızda ise Bet'e yalanlar sallamakla meşguldük. her ne kadar geleceğimi anlamış olsa da kafasında soru işareti bırakabilmek için elimden geleni yaptım. kalmış neyse ki. o geldi, 3'lü yaptık. aynı anda şeyda ve elif'in de gelmesiyle evde "neeeeeeeeeee!!?!?!" sesleri yükselmeye başldadı. bu sırada çirkindim. duş alıp saçımı kuruttuğumda neyseki Bet beni beğendi. sonra ver elini 3. cadde dedik gittik ve içtik elbet. şeyda da içti kldsjlkasdjflkfjas. sonra 1001 fantezi ürettik oraya gidelim buraya gidelim diye, herkes otururken ben biraz gezindim darlanarak. baktım şöyle bi. "ankaradayım lan" dedim. "ne işim var lan benim burda" dedim. seviyorum lan ben burayı da demiş olabilirim devamında. içim kıpır kıpırdı, mutluydum alenen lan! sonra sülo'ya mesaj attım, dedim ki yarın benimsin bebişim. o da önce kızmış olsa da tamam dedi. umar da yarına dahil oldu ve ben sadece mutluydum. başka bir şey düşünmüyordum. am göt bok sik konuşup gülüyordum. içmedim de pek. çiğ köftecide yaşlandığımı ve yorulduğumu hissetmiş olabilirim. sonra evde içelim geyiği ile taksiye binmişsek de son hatırladığım kare, betle nes'in... (malum), şeyda'nın kolonların yanında "hiçbir şeyim az olmadı senin kadar" dinlediği, benim telefonla uğraştığım ve elif'in odasını toplaması. bet gidince sızmışım zaten.
pazar günü ise her ankara seyehatimde olduğu gibi tüm duyguları bir arada yaşamama sebep olan bir gün oldu. buluştuk, toparlaştık, ışıl bile geldi lan. nasıl kahkahalar yükseliyordu masamızdan.
herkes beni seviyordu orda ya, hepimiz çok mutluyduk. herkes bana "gitme oğlum, yarın gidersin" diyordu. "abi gitmem lazım yeaaa" diye şımarıklık yapıyordum ve lanet olsun sahiden gitmem gerekiyordu.
Aşık olup kendime koca mı bulmadım, umar'ı mehtaba karşı mı öpmedim*, süleyman'la karı kız mı kaldırmadım hohoho! bir de umar'ın getirdiği gül vardı ki, o başka bir yazının konusu. aklımda kalan en güzel an hep beraber, her kafadan başka ses çıkarken gülüşmelerimizdi işte. otogar'a gittiğimizde ise o gerzek duygu kapladı içimi işte. bilirsiniz. bitmemesi gereken şeylerin bittiği anda hissettiğimiz o duygu. umar damarıma girmese, otobüse binmeme 50 sn. kalmışken ağlamayabilirdim, içeri girip oturduğumda, lütfü "yanındakinin gideri var mı" diye sorduğunda yok yok demezdim. nes gözlerime baka baka el salladığında "hassiktir lan gidiyorum sahiden" demezdim. bir de bu kadar çok uyumazdım, ne bileyim abi. 1 hafta kendime gelemeyeceğim...

diyeceğim o ki, oraya ayak bastığımdan itibaren, sevdiğim insanlar tarafından sevildiğimi o kadar güzel hissettim ki. o kadar güzel güzel gösterdiler ki, hepsi benimle, ben hepsiyle... (uşak hepimize)
... o kadar mutluyduk ki...

sonra giden olmaktan nefret ettim.
sonra bir gün bizim istediklerimizin hep bizim olacağına inandım.
sonra "kime lan bu mesafeler" dedim isyan ettim.
sonra da "evet lan" dedim, "evet" kucağımda güllümle, müzik dinleyerek istanbul'a vardım.
pazar günü beni herkes, gözümdeki değeriyle sevdi.

teşekkürler
nes, beto, elif, şeyda, süleyman, umar ve lütfü...
onur teşekkürü, buket hanım'a :)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

kucağındaki onur teşekkürünü hak eden gülüne ne oldu :D:D:D:D:D:D ha ha

sapozhkelekh dedi ki...

bilmem ki, sanırım hala ölmemiş maalesef. sevgilisi falan varmış, benim kelimelerimle onu seviyormuş. hatta onu seviyor gibi görünüp hala beni düşünüyormuş. benim geçmişimle takılıyormuş. eski sevgililerimin izini sürüyormuş...

anlayacağın hala aynı, hala haysiyetsiz, hala yalancı, hala şerefsiz, hala onursuz, hala karaktersiz, hala mutsuz, hala terbiyesiz, hala kişiliksiz, hala kansız, hala doyumsuz, hala bana aşık, hala beni unutamamış, hala salak, hala zavallı, hala seviyesiz, hala insanlığı öğrenememiş...

diyorum ya hala aynı...

yazık, acıyorum işte "hala"