Birinin maskesini düşürmeden önce, yüzünü görmeye katlanabileceğimden emin olmak isterim.

Tam bu lafı okuyup "vay amına koyim lan, ne güzelmiş" dedim. Ardından feysbuk iletime, buna benzer bişey yazdım. tivitırıma yazmış da olabilirim. siktiret mevzu bu değil. Sevdiğim sandığım insanlardan birini düşündüm o an. Düşündüm ve onun gerçekte olan yüzünü değil maskesini sevişimi, maskesiyle sevişmişliğimi düşündüm. Gülümsedim. hayır o maskenin altına inmek istemiyordum. o kişinin içine girmek istemiyordum. çünkü ne zaman o kapıyı aralasam aslında aramızdaki milyonlarca bağın çoğunu koparabilecek şeylerle karşılaşıyordum. ama hayır, sevmeliydim ben onu, sevecektim hani. o da beni elbette... seviyordu hani. tümçirkinliğiyle hem de. şu an ona kızgın olduğumdan pişman olacağım şeyler yazmaktan da korkmuyor değilim. ama biliyorum işte tüm pisliklerini, yalanlarını, gurursuzluklarını ve iki yüzlülüklerini. yüzünü gördüm senin, içini gördüm.
lanet olsun ki sen de onlar gibisin işte. beni kıran, parçalayan onlarcası gibi. hem de beni sevenleri, hiç kırmayacak olanları savurmama sebep olurken.
şimdi içimde sana karşı yoğun bir şeyler var. ama adını bilemiyorum. belki sana dair değil kendime dairdir, bilemiyorum.
tüm bu "gerçek yüzünün" doğru olup olmadığını da bilmiyorum. hiçbir şey bilmiyorum, anlayamıyorum her zamanki gibi. gidişine hak verdim ilk kez. ben senin oyunların için fazla aptaldım, fazla masumdum.
sense iç hesapların ve işkencelerinle mutlusun, mutsuz gibi görünsende. "mut" ne garip bir kelime.
öyle işte.
sakın gelme.


Hiç yorum yok: