geçen gün mete özgencil, ben, prof. dr. hakan poyraz ve iki arkadaşım daha serseri mayınlar gibi buluştuk. buluşmamızı ve nasıl biraraya geldiğimizi hatırlamıyorum. bunca alakasız insanın da nasıl bir araya geldiğinden emin değilim ama dostluk işte. din dil ırk görüş ayırt etmiyor. neyse önce bulunduğumuz şehrin otogarına gittik. tel örgüler vardı gitmemiz gereken yerde. hakan tırmandı göbeğine rağmen. ben de ayakkabılarımı çıkardım tırmanmak için. üstten attım öbür tarafa. kar beyaz çoraplarıma sarılmış çirkin ayaklarımı tellerin arasına soka soka tırmandım. tırmanırken mete'ye döndüm. hadi abi der gibi baktım. yine cool takıldı kaş göz hareketi yaptı. tam olarak ne demek istediğini anlamadım ama adam o kadar cooldu ki, sorgulayıp iyice saçmalamak istemedim. tırmanmaya devam edip geçtim öbür tarafa. yere basıp ayakkabılarımı giydiğimde mete çoktan bu tarafa geçmişti. "abi naaptın lan" dedim. "alttan geçtim aabi" dedi. bir de baktım tellerin altında az bi boşluk var. mete de zayıf, geçivermiş. kafamı hakana çevirdiğimde üstünü başını düzelttiğini gördüm. hakan kesin gençliğinde yakışıklı bir adamdı. ben 2005 yılında falan tanıştım kendisiyle. neyse sonra iki arkadaşımın nasıl geçtiğini sallamadım hep beraber yemek yemek için gar restorantına gittik. mete girişte yatakta duran yatağa baktı. hakikaten saçmaydı orda bir yatak olması. bizse cam kenarındaki masaya dizilip yemek için ne istesek diye düşündük. Sürahide şarap ve su bardakları geldi. enteresan gelmişti bu bana. bi an metenin yokluğunu farkettim. yatağın içine girmişti. meğersem orda çıplak bir kadın da varmış. bi an restoranda mıyız keranede miyiz emin olamadım. hakana baktım. rahattı, meze atıyordu ağzına. ulan mezeler ne zaman gelmişti. bana kimse ne yersin dememişti. masada gördüğüme en çok şaşırdığım şey teyzemin yardımcısının yaptığı mercimekli soğanlı mezeydi. sevinçten gülümsedim, o derece. çünkü çok mutsuzdum ben tüm bunlar yaşanırken. aşk acısı gibi bir şeydi. ama anlatmıyor ya da birini düşünmüyordum. sol dirseğim masada, elimde su bardağı ve içinde şarap vardı. sağ kolumsa masadaydı. dikip dikip içiyordum şarabı. bu sırada mete girişteki kadınla sevişiyordu ve yine kuğldu. hakan da bir ahlak profesörü olarak sakin takılıyordu bu duruma. ben şaşkın ve hüzünlüydüm. içiyor da içiyordum. tren geçiyordu arkamızdan, hakanla aynı anda trene baktık. ikimizin içinden de aynı şey geçti, "keşke o trende olsaydım." bakışlarımızla konuştuk hakanla. gülümsedik. sonra ben bir bardak daha doldurdum. yavaş içmeliyim yoksa hatırlamayacağım hiçbir şeyi dedim. sonra mete geldi. sol bileğindeki zincir daha önce hiç dikkatimi çekmemişti. kafamı kaldırım ona doğru, çapkın ve muzur bir gülümsemeyle "şefkat gibi" dedim. o da gülümsedi. kalkma kararı aldık. mete ayakta bir bardak şarap içti. ben de kalkmadan bir bardak daha içeyim düşüncesiyle bardağıma doldurdum şarabı. baktım çok ısınmıştı şarap, "ben bu hayatın amına koyyim la" diyerek gülümsedim ve fondip yaptım. su bardağımdaki ısınmış ekşi şarabı fondip yaparak tükettim. sonra kalkmaya hazırlandık. mete keyifli ve hala kuğldu, sevişmişti çünkü. benim hafiften neşem gelmişti, yanaklarım kızarmıştı, burnum yanıyordu. bunlar benim alkole verdiğim tepkilerdi. hakan sessiz sakindi. diğer iki arkadaşım bi ara gitmişlerdi, hatırlamıyorum. vedalaşmadık. bu ortamdan rahatsız olmuşlardı sanırım. sevişen mete'ydi, tribi biz yiyorduk. trip mete'nin umrunda da değildi. kalktık, çıktık. dışarıyı hatırlamıyorum.
...çünkü uyandım.
böyle rüya mı olur lan amına koyim. rüyamda hayır yok. mete özgencil'in benim rüyamda ne işi var. hakan poyraz'ın işi gücü yok mu benle şarap içecek?
neyse güzeldi ama, uyanıp epey gülümsedim. işe gelince de 1-2 kişiye sansürlü olarak anlattım. Allah hayırlara çıkartsın artık ne diyeyim :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
hahahaha :)
evet evet işte buyduk biz.. harikasın.
Yorum Gönder