Küçüklüğümden beri abim olmasa daha zengin bir çocuk olacağımı düşünürdüm. o olmasa özel okula giderdim, istediğim zaman istediğim kıyafeti, istediğim ayakkabıyı alırdım. Bir şey istediğim zaman "abinin bilmem ne taksidi bitsin sana da onu alırız" denmezdi. maddi manevi her türlü şımarıklığı yapabilirdim. Belki şu an bi arabam olurdu. İyi de olurdu.
Ama "atla abi, ben seni tutayım" diyecek bir abim olmamış olurdu. Mahallede çocuklara küfür edip onun ardına saklanamazdım. Halı saha kiraladığımızda bana kimse pas vermezdi, hatta halı sahada hiç maç yapmamış olurdum. 9 aylık ve alman kaleyi bilmezdim. "Orta kafa gol oynayalım" dediklerinde "hö?" derdim. Erkek arkadaşımla play station oynamayabilirdim ya da dev ekranda maç izlemek için tophanede yer ayırtmazdım. adidas'ta geçirdiğim vakti parfümerilerde geçirebilirdim. Bunları kötü gördüğümden değil söylemelerim. Şimdiki halimden daha memnun olmamdan. Abim olmasa telefonumu çalan çocuğu dövemezdim. Sarhoş kafaylayken bodyguard abimi dövüyormuş gibi gelmezdi ve çılgın bi cesaretle onu korumaya çalışmazdım.
Kavgalarımız da olmazdı, beni ordan oraya savurmaları da... Kafamı kalorifere vurmalarım da olmazdı, kollarımın omuzlarımdan çıkasıya acıması ve serçe parmağımı evdeki sütuna vurmalarım da olmazdı. Bak bu iyi olurdu.
Yazlıkta, en mutsuz olduğum anda vücudumda kandan çok alkol varken, ona ayık görünmeye çalışma çabam olmazdı. Kumsalda içerken "abin geliyor" alarmıyla biramı denize atma telaşım olmazdı. Yoldan geçen kıza "sana abimi ayarlayayım mı" demezdim. Annemden bir şey için izin almak istediğimde "hacı be sen de konuşsana ya" demezdim. Ama arabam olurdu belki şimdi.
Abimle o kadar zıt olduk ki hep, hani kardeş olmasak aynı ortamda bile bulunmazdık, arkadaş bile olmazdık. Ama aynı karından doyduğumuz, aynı anadan doğduğumuz gerçeği bağlar bizibirbirimize. Birbirimizden bir çok şeyi saklıyor olsak da kimsenin anlamayacağı şeyleri, anlamasa da dinleyecek olan birinin varlığıdır kardeşlik. Seni sevgilinden kıskanan, şehir dışında okurken durmadan "bir şeye ihtiyacın var mı" diyendir abi. Ne kadar kızsa da düştüğünde tişörtünden çekip kaldıracak olandır. durup dururken saçma sapan figürlerle dans ettiğin kişidir. param yok deyip kazıklar attığın kişidir ve kazıklar yediğin... "osurmazsam ölcem lan" diyebildiğin kişidir ki bu çok önemlidir.
Burnuna gelen kül kokusunda onu anmaktır kardeşlik, pastırmalı döner kokusunda, Carousel'in önündeki mc donalds kokusunda...
ve birgün -en azından benim çok da inanmadığım- birileri, benimkilerden daha narin olan ellerine silah vereceğini söyler, o ellerinin silah tutacağını söyler. Biz hiç silahlarla oynamadık ki, o ne anlar diye geçirirsin içinden. "Biz top oynadık,sohbet ettik,kavga ettik, dost olduk, boks yaptık, buz pateni yaptık" dersin, "o ne anlar silahtan?". Dersin de kim dinler, kime geçer sözün.
Artık eskisi gibi değil hiçbir şey. Hani askere giden gider, gerisi ardında kalır da aylarca haber gelmez durumları yok çok şükür. Ama ben tertemiz bir dünya hayali kurup göbeğimi kaşırken, belki sabaha karşı eğlenceden dönerken, birileri uyumaya bayılan abime "koğuş kalk" diyerek onu sıcacık yatağından kaldıracak, "silah omza" diyecek, koşturacak da koşturacak.
Bu çok tuhaf. Kızdığımdan değil, sadece tuhaf...
Benim abim havacı olacak. İstikbal Göklerdedir diyerek avutacağız kendimizi. Belki gittikten sonra kına yakıcam, "oh be ayakkabılarını benim ayakkabılarımın üstüne koyamayacak" diyeceğim ya da "parfüm sıktığı gömleklerini benim gömleklerimin yanına koyamayacak" diyeceğim. Hatta bunu anneme de söyledim, tüm kıyafatlerini bohçalara koyup kaldıracağım.
Ama lokum alıp gelince, "ayy anne abim ne severdi di mi yeaaa" dicem, annem de ağlayacak. Ben de hazır o ağlarken annemden para falan isterim, duygusal anını yakalarım. Sonra yatağıma gider dua ederim, sonuna da eklerim;
"Harbe Giden Sarı Saçlı Çocuk,
Yine Böyle Güzel Dön, Yine Böyle Güzel Dön..."
Ama "atla abi, ben seni tutayım" diyecek bir abim olmamış olurdu. Mahallede çocuklara küfür edip onun ardına saklanamazdım. Halı saha kiraladığımızda bana kimse pas vermezdi, hatta halı sahada hiç maç yapmamış olurdum. 9 aylık ve alman kaleyi bilmezdim. "Orta kafa gol oynayalım" dediklerinde "hö?" derdim. Erkek arkadaşımla play station oynamayabilirdim ya da dev ekranda maç izlemek için tophanede yer ayırtmazdım. adidas'ta geçirdiğim vakti parfümerilerde geçirebilirdim. Bunları kötü gördüğümden değil söylemelerim. Şimdiki halimden daha memnun olmamdan. Abim olmasa telefonumu çalan çocuğu dövemezdim. Sarhoş kafaylayken bodyguard abimi dövüyormuş gibi gelmezdi ve çılgın bi cesaretle onu korumaya çalışmazdım.
Kavgalarımız da olmazdı, beni ordan oraya savurmaları da... Kafamı kalorifere vurmalarım da olmazdı, kollarımın omuzlarımdan çıkasıya acıması ve serçe parmağımı evdeki sütuna vurmalarım da olmazdı. Bak bu iyi olurdu.
Yazlıkta, en mutsuz olduğum anda vücudumda kandan çok alkol varken, ona ayık görünmeye çalışma çabam olmazdı. Kumsalda içerken "abin geliyor" alarmıyla biramı denize atma telaşım olmazdı. Yoldan geçen kıza "sana abimi ayarlayayım mı" demezdim. Annemden bir şey için izin almak istediğimde "hacı be sen de konuşsana ya" demezdim. Ama arabam olurdu belki şimdi.
Abimle o kadar zıt olduk ki hep, hani kardeş olmasak aynı ortamda bile bulunmazdık, arkadaş bile olmazdık. Ama aynı karından doyduğumuz, aynı anadan doğduğumuz gerçeği bağlar bizibirbirimize. Birbirimizden bir çok şeyi saklıyor olsak da kimsenin anlamayacağı şeyleri, anlamasa da dinleyecek olan birinin varlığıdır kardeşlik. Seni sevgilinden kıskanan, şehir dışında okurken durmadan "bir şeye ihtiyacın var mı" diyendir abi. Ne kadar kızsa da düştüğünde tişörtünden çekip kaldıracak olandır. durup dururken saçma sapan figürlerle dans ettiğin kişidir. param yok deyip kazıklar attığın kişidir ve kazıklar yediğin... "osurmazsam ölcem lan" diyebildiğin kişidir ki bu çok önemlidir.
Burnuna gelen kül kokusunda onu anmaktır kardeşlik, pastırmalı döner kokusunda, Carousel'in önündeki mc donalds kokusunda...
ve birgün -en azından benim çok da inanmadığım- birileri, benimkilerden daha narin olan ellerine silah vereceğini söyler, o ellerinin silah tutacağını söyler. Biz hiç silahlarla oynamadık ki, o ne anlar diye geçirirsin içinden. "Biz top oynadık,sohbet ettik,kavga ettik, dost olduk, boks yaptık, buz pateni yaptık" dersin, "o ne anlar silahtan?". Dersin de kim dinler, kime geçer sözün.
Artık eskisi gibi değil hiçbir şey. Hani askere giden gider, gerisi ardında kalır da aylarca haber gelmez durumları yok çok şükür. Ama ben tertemiz bir dünya hayali kurup göbeğimi kaşırken, belki sabaha karşı eğlenceden dönerken, birileri uyumaya bayılan abime "koğuş kalk" diyerek onu sıcacık yatağından kaldıracak, "silah omza" diyecek, koşturacak da koşturacak.
Bu çok tuhaf. Kızdığımdan değil, sadece tuhaf...
Benim abim havacı olacak. İstikbal Göklerdedir diyerek avutacağız kendimizi. Belki gittikten sonra kına yakıcam, "oh be ayakkabılarını benim ayakkabılarımın üstüne koyamayacak" diyeceğim ya da "parfüm sıktığı gömleklerini benim gömleklerimin yanına koyamayacak" diyeceğim. Hatta bunu anneme de söyledim, tüm kıyafatlerini bohçalara koyup kaldıracağım.
Ama lokum alıp gelince, "ayy anne abim ne severdi di mi yeaaa" dicem, annem de ağlayacak. Ben de hazır o ağlarken annemden para falan isterim, duygusal anını yakalarım. Sonra yatağıma gider dua ederim, sonuna da eklerim;
"Harbe Giden Sarı Saçlı Çocuk,
Yine Böyle Güzel Dön, Yine Böyle Güzel Dön..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder