Dindarlıktan ölmüyorum da, ramazanın şehri saran büyüsünü seviyorum. Ezan bir başka, camiler bir başka. İnsanlar genelde daha kötü. Sahurda mahmur mahmur kalkıp üzerine bir hırka geçirip abinin senin için yaptığı tostu yemek Ramazan'dır. Oruç tutmasa da sahurda kalkıp annenin "zencefilli bal ye" demesidir. Önceki gün fırından ekmek almadığın için imsakiye alamamaktır. Sahur saatini TRT'den takip edip dinî sohbetler yapmaktır. Sahur ezanının okunmaya başlamasıyla içebildiğin kadar su içip suyu depolamaktır(!) aklınca. Sonra Allah'a iki kelâm edip yatıvermektir sıcak bırakıp kalktığın yatağına.
Oruç tutulan ilk gün uyanarak su içmeye gidip kendine gülmektir, diş fırçasına macun sürüp "ulan " demektir Ramazan.
Ramazan iftar demektir bence, zeytin demektir. Sımsıcak çorba demektir ve seni memnun etmeye çalışan büyüklerin demektir. "Abi ne orucu, sen deli gibi içki içen bi insansın" diyenlere gülümsemektir Ramazan. Arkadaşlarınla planlanan iftarda hep beraber "Allah kabul etsin" demektir.
Allah'ın kabul etmesidir Ramazan. Aslında cebindekinin, elindekinin anlamını yitirip yitirip tekrar kazandığı günlerdir Ramazan.
Tasavvufî tınılara yaklaşmak, ney sesini tanır hâle gelmektir. İnanmaktır bir yandan, Allah'a, dine değil; kendine inanmaktır ve arınmaktır bir noktada bedeninden biraz ve biraz da dünyadan... Huzurdur ramazan, yoklukta varlık, varlıkta yokluktur. Anlamaktır bir insanı, bir düşkünü ve zaman zaman bir zengini...
Ramazan güzeldir, 11ayın sultanıdır. Ramazan candır.
Huzurdur ve sevgidir Ramazan.
Hoş geldin şehrime Ramazan...
ps: ananem bu yazdıklarımı okusa ağlardı. Dedem okusa beni hacca gönderirdi...