Hoşgeldin sonbahar...
Bir kadın severken, bir kadın giderse
Bir kadın gülümserken,diğeri ölürse...
...
öyle kal...

innocence is what he knows, beauty is what she sees.
Aslında anlıyorum seni...
Çok mu zor,bu kadar mı zor
Başlamak bir aşka kollarında
Kavuşmak dudaklarında
Teninde biraz kor kaldıysa tutkularıma?

Ne biçim bir aşk bu?
Bakıyorum gözlerine görüyorsun
Tutuyorum ellerini, tutuyorsun sen de
Ne kaldı o zaman geriye?

Döndür! Sapmayacak sandığım yolumdan beni döndür!
Söndür! İçimde yanan bu kör inadı aşkınla söndür!
Hadi beni döndür,yolumdan döndür.
"Her aşk bir orospu yaratıyor.
Bense beyaz duvaklar, dokunduğumda irkilen sırtlar çiziyorum.
Ben de oluyorum senin o kendin için korktuğun yerde..."

o beni evcilleştirdi

Bu resim küçük prensin evine döndüğü sahne...



Bir gece annem ve abimle Ortaköy'e gitmiştik. Takıcıları falan gezip kumpir yiyorduk. Bir kitapçının önünde durduk. O zamanlar şimdi house Cafe^nin olduğu yerde sıralanmış kitapçılar vardı. 2. el kitaplar yeni kitaplar, eski ve 2. el dergiler falan satarlardı. Oraya bakıyordum. Annem "kitap alsana kızım" demişti. Ben kendim mi seçmiştim yoksa kitap satan adam mı tavsiye etmişti tam hatırlayamıyorum. Birden elimde "Küçük Prens" adlı kitap görüverdim. Açıp okumaya başladım, tabi kumpirimin dibini kazıdıktan sonra. Annem takıcılara abim oyuncakçılara ben de kitaba bakıyordum. Satıcılardan biri "aferim kızım, her yerde oku böyle" demişti. Utanmış ve şımarmıştım. Kitabı okumayı bırakıp her tezgâhın önünde kitabı okuyor gibi yapmaya başladım. Ama başka kimse "aferim" demedi.
Sonra eve gittik, hatırlamıyorum. Ara ara kitabı elime aldığımı hatırlıyorum, bir de küçük prens'in sönmüş volkanını... Arnavutköy'de oturuyorduk o zamanlar, İlkokul 3'e veya 4'e gidiyordum. Önlük giyip yaka takıyordum. Bugün bu masada, bu yaşanmışlıklarla bunları yazacağımı kim bilebilirdi?
Sonra yıllar sonra o kitap bir kez daha elime geçti, bu sefer Bakırköy'de oturuyorduk, orta ikiye gidiyordum, yakam yoktu, ekoseli eteğim ve kravatım vardı. 1 sene sonra deli gibi aşık olacağımı kimse bilemezdi, ben de. Ben o kitabı yine okudum mu okumadım mı hatırlamıyorum... Ama bu sefer aklımda Küçük Prens'in sönmüş volkanı bir de gülü vardı... Biraz daha ilerlemiştim belki de sayfalar arasında.


Sonra burda 24 yaşımdayken ofiste oturmuş Duygu'yla dedikodu gani geçinip gülmekten koparken birden aklıma geldi Küçük Prens. Netten araştırdım, yorumlarını okudum falan derken kitabın linki geçti elime. Üşenmedim okudum. İyi ki okudum. Gerçekten de önceki 2 denememde ya okumamışım ya boş boş bakmışım harflere. Çocuk kitabı diye geçiyorsa bir yerlerde bu kitap ben söyleyeyim, değil. Beni benden aldı, savurdu çöllere, yıldızlara, kuyu başlarına... Uzun uzun anlatıp kafanızı karıştıracak değilim. Tam tersine bir de iyilik yapacağım; http://www.kucukprens.org/
Bir şey değil.

Bu kitap nasıl çocuk kitabı olarak kategorize edilmiş bilemedim. Büyüklerin anlamayacağından , önemsemeyeceğinden olabilir. Ama harika bir kitapmış meğersem. İşten çıkıp sokakta "huaaaaa" diye bağıracağım. Sonra da yıldızlara bakacağım gece olduğunda. Çünkü orda kucağımda uyurken ağzını hafifçe aralayıp gülümseyen ve bir şeylerin var olduğuna inanan bir prens olduğunu bileceğim.



"Şu büyükler çok tuhaf!"



O güzel kitabı okumayan hiçbir çocuk büyüdüğünde şu resmi görüp irkilmeyecek, ben en çok buna üzüldüm şimdi;



aman unutulmasın: "En önemli şeyleri gözler göremez." dedi Küçük Prens...


Hepimiz yumurtaysak bu hayatta, sen o yumurtanın İpana'yla fırçalanmayan tarafısın. Sağlam görünüp içe göçen.
Bu kadar.
Sikerim böyle aşkın ızdırabını ulan!
sertab erener - yanarım.mp3
Bir kız,
"kendinden sıkıntı" dedi.
içimi daralttı. Yüreğim kasıldı.
ama içten içe rahatladım sanki.
ben gibiler varmış.
benim gibiler de varmış.

yazıcam daha şimdilik bırakıyorum...
işin sonunda elde avuçta kocaman bir "sıfır".
en acısı da bu sanırım.
yalnız geldik, yalnız gideceğiz.
bu kadar...


Dindarlıktan ölmüyorum da, ramazanın şehri saran büyüsünü seviyorum. Ezan bir başka, camiler bir başka. İnsanlar genelde daha kötü. Sahurda mahmur mahmur kalkıp üzerine bir hırka geçirip abinin senin için yaptığı tostu yemek Ramazan'dır. Oruç tutmasa da sahurda kalkıp annenin "zencefilli bal ye" demesidir. Önceki gün fırından ekmek almadığın için imsakiye alamamaktır. Sahur saatini TRT'den takip edip dinî sohbetler yapmaktır. Sahur ezanının okunmaya başlamasıyla içebildiğin kadar su içip suyu depolamaktır(!) aklınca. Sonra Allah'a iki kelâm edip yatıvermektir sıcak bırakıp kalktığın yatağına.
Oruç tutulan ilk gün uyanarak su içmeye gidip kendine gülmektir, diş fırçasına macun sürüp "ulan " demektir Ramazan.
Ramazan iftar demektir bence, zeytin demektir. Sımsıcak çorba demektir ve seni memnun etmeye çalışan büyüklerin demektir. "Abi ne orucu, sen deli gibi içki içen bi insansın" diyenlere gülümsemektir Ramazan. Arkadaşlarınla planlanan iftarda hep beraber "Allah kabul etsin" demektir.
Allah'ın kabul etmesidir Ramazan. Aslında cebindekinin, elindekinin anlamını yitirip yitirip tekrar kazandığı günlerdir Ramazan.
Tasavvufî tınılara yaklaşmak, ney sesini tanır hâle gelmektir. İnanmaktır bir yandan, Allah'a, dine değil; kendine inanmaktır ve arınmaktır bir noktada bedeninden biraz ve biraz da dünyadan... Huzurdur ramazan, yoklukta varlık, varlıkta yokluktur. Anlamaktır bir insanı, bir düşkünü ve zaman zaman bir zengini...
Ramazan güzeldir, 11ayın sultanıdır. Ramazan candır.
Huzurdur ve sevgidir Ramazan.
Hoş geldin şehrime Ramazan...
ps: ananem bu yazdıklarımı okusa ağlardı. Dedem okusa beni hacca gönderirdi...

Daldı, gizlendi

Bugünlerde şarkılarla doluyum, şarkılarla yaşıyorum. Sen de farkındasın blog. Tamam akıllandım derken Siya Siyabend - Bir Seher Vakti şarkısıyla unutmak istediğim bir şeyi hatırlattı bana...
daldı gizlendi
daldı gizlendi
daldı gizlendi...

dakikalar sonra gelen edit: belki de hiç unutmak istemediğim bir şey...
nem - hakettim mi.mp3

kıraç - gidiyorum.mp3

mazhar alanson - benim hala umudum var.mp3

nil - rüzgar.mp3

gripin - yenilmişiz.mp3

4x4 - arada bir.mp3

özge fışkın - çok

redd - dünya.mp3

mazhar alanson - ah bu ben.mp3

Yine böyle sıcak bir gündü. Çalışıyordum, işimdeydim gücümdeydim.

BANG BANG

bang bang my baby shot me down!...
Amsterdam Amsterdam olalı, böyle hayal kırıklığı görmemiştir...
Gözlerimin sana baktığı kadarsın, bu yüzden de çok fazlasın.
Isabel, bu sabah yağmur var İstanbul'da.
"Ben seninle, yalnızca bilmek zorunda kalanların bildiği bir yol üstü lokantasında olabilme ihtimalini sevdim.
Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim."
"niye hep ben unutuyorum, niye hep ben yok oluyorum?

tükenmiş sinirlerimiz, pek sakin kalamıyorum.
başkasına katlanmana şimdilik dayanamıyorum.

bin şey geçiyor içimden, kendimi tutamıyorum.
başkasına tutunmana şimdilik dayanamıyorum."
Sevgili aslan burcu, temmuz ayı sizin için zor bir ay olacak. Çok fazla hayal kurmayın ve plan yapmayın. Çünkü yaptığınız planlar ve kurduğunuz hayaller oluyor gibi görünse de olmayacak. Olmamakla yetinmeyerek sizi büyük hayal kırıklığına uğratacak. Arkadaşlarınızla olan diyaloglarınızdan memnun kalacak, iyi vakit geçireceksiniz. Maddi açıdan normal bir dönemdesiniz, zaman zaman yaptığınız aşırı harcamalar sizi zorlayabilecek. Sağlığınıza dikkat etmeniz gereken bir dönemdesiniz, gereksiz alkol, sigara, karı kız olaylarına girmeyin, girerseniz çıkamayacak ve hayatınızdan kaybedeceksiniz.
Sağlam kayalara tutunmaktansa, yosunlu kaygan yerlerde gezinerek hayatınıza heyecan katmak isteyebilirsiniz. Bunu yaparsanız boku yediniz demektir. Yapmazsanız demiyeceğim çünkü yapacaksınız. Ananızdan emdiğiniz süt burnunuzdan gelecek. Tanımadığınız insanların evinde uyanacak, belki hiç uyumayacaksınız. Bunun geçici bir dönem olduğuna inanmak isteyebilirsiniz.Zaten öyle. Ancak bu dönemde insanların gerçek yüzünü görmeye başlayacaksınız. Dinden imandan uzaklaşacağınız bir dönem ancak yine sığındığınız yer kendi kalbiniz ve Allah olacak. Tam güzel eğlenceli bir geceydi derken kendinizi bir kilisede ellerinizi açmış ağlarken ve yakarırken bulabilirsiniz. Bundan sonra her şeyi sorgulamaya başlayabilirsiniz. Bu dönem depresif bir dönem olacak, insanlara karşı güveninizi yitirebilir, geçmişe dönmek isteyebilirsiniz. İstediğiniz değişim ve rahatlık süreci size ağır gelmiş olabilir. Zaman içerisinde sindirmeye çalışın. Yaşadıklarınızı hemen değerlendirmeyin, yavaş yavaş sindirmeye çalışın. Ufak tefek hatalarınız olabilir ancak büyük hata olarak nitelendirebileeğiniz şeyler aslında birer hata değil sizi hayat yolunda güçlendirecek engeller ve sınavlar.
Bu dönem aslında size aldıkları kadar verdiklerinin de olduğu bir dönem ancak bunun farkına varabilmeniz önemli. Vardığınızda Ağustos ayına girmiş olabilirsiniz canınızı sıkmayın. Her şey düzelme sürecine girebilir, ancak buna izin vermesi ve istemesi gereken sizsiniz.



evet bu benim kendi kendime baktığım fal. Ama bugün baktım, bugün bakmamalıydım. 1ay önce Isabel bakıp söyleseydi şimdi daha iyi olabilirdim. Napalım artık, gülgeç :D